| Tüketiciler ve finansal kararlarıyla ve buna bağlı pişmanlıklarıyla ilgili çok geniş çaplı yazılı kaynaklar var -- temel olarak, tüketici pişmanlığı. | TED | لدينا ثقافة واسعة عن الشراء والقرارات المالية. والندم مرتبط بهما .. مثل ندم الشاري على سبيل المثال. |
| Bence onun hayatındaki en büyük pişmanlığı bir kukla yerine bir erkek evlat doğurmuş olması. | Open Subtitles | أتعلم, أظن أن أكبر ندم في حياتها أنها أنجبت ابنا وليس دمية |
| Çok hızlı konuştu. Bir iki pişmanlığı olan ender bir adam. | Open Subtitles | لقد كان يتحدث بسرعة رجل مميز مع قليل جداً من الندم |
| Bu alıcının pişmanlığı mı? Gün ışığında hoş falan değil, değil mi? | Open Subtitles | ألديك القليل من الندم ليس جميلاً في ضوء النهار ، اليس كذلك؟ |
| Tek pişmanlığı elinde feda edebileceği pek az şey olmasıydı. | Open Subtitles | ندمه الوحيد هو أنه يملك القليل ليضحى بهم |
| Dayanılmaz hale gelen şey eski günahların pişmanlığı mıydı? | Open Subtitles | أو ندم كبير على مامضى وصل الى حد لا يحتمل؟ |
| Savcı 4 insanı öldürmesine dair bir pişmanlığı var mı diye soruyordu. | Open Subtitles | كان المُدّعي العام يسأله عمّا لو كان لديه أيّ ندم لقتل أولئك الأشخاص الأربعة. |
| Bana yaptığını Trish'e ödetmemek hayatımın tek pişmanlığı. | Open Subtitles | عدم الأنتقام من تريش لما فعلته بي هو ندم حياتي الوحيد |
| Eminim senin gibi kodamanların hiç pişmanlığı yoktur. | Open Subtitles | سأراهن رجلا ثريا مثلك ليس لديه ندم على الإطلاق. |
| Sanırım bir pişmanlık diğer bir pişmanlığı doğuruyor. | Open Subtitles | أظنّ أن ندما واحدا يقود إلى ندم آخر وحسب. |
| İşte bu. Adam pişman değil. pişmanlığı yok. | Open Subtitles | هذا يوضح الأمر, الرجل ليس تائب, وليس هنالك ندم |
| Psikolojik kaynaklara baktığınızda, bunlar pişmanlığı tanımlayan dört kalıcı bileşenlerdir. | TED | حسناً إن نظرتم إلى هذا التفسير النفسى، سترون أن هذه ال4 مكونات الدائمة التى تحدد مفهوم الندم. |
| Tekboynuzların içinde pişmanlığı ve aşkı bilen bir tek o var. | Open Subtitles | بن كُلّ وحيدات القرن، هي الوحيدةُ الذي تعْرفُ معنى الندم . . و الحبّ |
| Birini öldürmekten gelen, pişmanlığı örtmek için yapan insanlar gibi yani. | Open Subtitles | لقد إضطروا لغسل معدتها أظن أن هذا نوع من الأفعال الناتجة من الندم |
| 6 saniye. Şimdiye kadarki en hızlı alıcı pişmanlığı. | Open Subtitles | ست ثوان أسرع حالة من الندم على الشراء على الأطلاق |
| Sizden de bahsetmiş. Tek pişmanlığı sizmişsiniz. | Open Subtitles | فى الحقيقة قدّ كتب بها عنكِ، كنتِ ندمه الوحيد. |
| Şimdi pişmanlığı azaldı ve kana susamış gibi görünüyor. | Open Subtitles | الان ندمه تراجع و يبدو انه يختبر شهوة الدم |
| Tek pişmanlığı elinde fedâ edecek az şey olmasıydı. | Open Subtitles | ندمه الوحيد بأنه يملك القليل للتضحِية. |
| pişmanlığı yok. | Open Subtitles | لا يندم. |
| Bu klasik donörün pişmanlığı. | Open Subtitles | إنه تأنيب ضمير المتبرع النموذجي |