"yapmayı" - ترجمة من تركي إلى عربي

• فعل
• القيام
• فعله
• لفعله
• لفعل
• صنع
• للقيام
• ستفعل
• بفعل
• أن تفعل
• ممارسة
• بناء
• أصنع
• إعداد
• ستفعلين

- Ya sen? Bunu yapmayı kesmen gerek. Ben Xander'ı seviyorum.
حسناً , يجب أن تتوقف عن فعل ذلك أنا أحب ألكساندر

Sanırım bunu birazcık daha sözlü olduğun zaman yapmayı isterim.
أعتقد بأني أريد فعل ذلك مجدداً عندما تكونين أكثر تحدثاً.

Bunu yakacaktınız ama sonra karınız sizin yerinize yapmayı teklif etti.
كنت ستقوم بحرقها ولكن زوجتك عرضت عليك القيام بهذا بدلاً منك

Her neyse, biz çaldığımız kart ile igili bir şey yapmayı umuyoruz.
على أي حال، كنت آمل القيام بشيء لتعويضكِ عن سرقة بطاقتكِ الإئتمانية

Genellikle ülkeler kendi hazinelerini kullandılar, ki bu ilginçtir, en azından benim için daha sonra yapmayı planladıklarım açısından ilginçti.
والمثير للاهتمام، أن الدول وفرت معظمها باستخدام سندات خزائنها، وبرأيي على الأقل، هو مثير بالنظر لما أنوي فعله بعد ذلك.

Bu kadar hardal gazıyla tam olarak ne yapmayı planlıyorsun?
ما الذي تخطط لفعله بالضبط بكل غاز الخردل هذا ؟

Hayır, onu arabamın arkasına koyduk. Daha sonra yapmayı planlıyorduk.
كلا، وضعناه في خلفيّة سيّارتي، كنا نخطط لفعل ذلك لاحقًا..

Bak, doğru olanı yapmayı kafana takma. Polis olmayı kafana tak.
لا تقلق على فعل الصواب فقط تأكد ان تكون شرطي جيد

Fakat öyle daha uzun süreceğini söylesem de kendisi yapmayı tercih ediyor.
و لكنها ستأخذ الكثير من الوقت لـ فعل هذا و لكن ستفعلها

Bunu yapmayı hiç istemezdim ama başka hiçbir çarem kalmadı.
أكره فعل هذا، لكن أنا نوعا ما على نهاية حبلي.

Bir sürü şeyi yapmayı bıraktım. Bir şeyleri yapmayı neden bırakıyoruz?
توقفت عن فعل الكثير من الأشياء لماذا نتوقف عن فعل الأشياء؟

Burada zaten o işi yapmayı öğrenmiş biri var, bu adam!
محبته كأنه إبني إنه لديه شخص يتعلم فعل ذلك هذا الرجل

Bunu yapmayı reddettikleri için bu olayı halk önüne çıkarmak zorunda kaldım.
وبما أنهم رفضوا القيام بذلك، فسيجبرني هذا على تقديم حالتي كقضية عامة

Evet. Bir şeyler yapmayı deneyen bir kaç kişi gördüm.
أجل لقد رأيت القليل من الناس يحاولن القيام ببعض الاشياء

Onun pis işlerini yapmayı kabul etmezsem, kendi özel gücünü kurar.
إن لم أواقف على القيام بعملياته القذرة، سينشئ قوّة خاصّة به.

Onlar yapmayı sevdikleri kim olduklarını yansıtan bu alanları yarattılar.
لذا صنعوا هذه الفسحات ليعكسوا ما يحبون فعله وليعكسوا هوياتهم.

Aslında yapmayı önerdiğimiz şey... bir şeyi, hiçbir şeye çevirmek ve tersini yapmak.
فعلياً. ما نحاول فعله هو أن نغير شئٌ ما إلى العدم ونعيد الكَرة

Görüş alanımız içinde olan o dağı ele almak için şu an ne yapmayı planladığımıza odaklanmamızı sağlar.
إنه يجعلنا نركز على ما، في هذه اللحظة، نخطط لفعله لوصف ذلك الجبل الذي على مستوى بصرنا.

Ne yapmayı planlıyorsun, Süper fare, duvara mı tırmanacaksın?
ماذا تخطط لفعل هذا الفأر العبقري يقيس الحائط؟

Bu çok kötü. Büyükbaba uzun bir süre önce bunu yapmayı bıraktı.
هذا سيء جدا، جدي توقف عن صنع خبز بونغ منذ مدة طويلة

Çok karmaşık işlemler yapıyor, ve bunlara girmeye zamanım yok, ama bu dişinin büyüleyici yönü şu ki, hata yapmayı sevmiyor.
إنها تقوم بمهام معقدة جداً، وليس لدي وقتا للقيام بها، لكن الأمر المدهش عن هذه الأنثى هو أنها لا تحب الوقوع في الأخطاء.

Eğer o bir polis olmasaydı, onunla ne yapmayı düşünürdün?
لو لم تكن شرطية, ماذا كنت تظن أنك ستفعل معها؟

Sana böyle cömert davranan birisine bunu yapmayı nasıl düşünürsün?
إذا كنت تفكر بفعل شئ كهذا بشخص كان كريماً معك

Anne, büyükannemin her zaman her şeyi kendi yöntemiyle yapmayı sevdiğini bilirsin.
أمّاه, تعرفين أن جدّتي لطالما فضّلت أن تفعل الأشياء بطريقتها الخاصّة. أعرف.

Üç gün önce Ben'le seks yapmayı bıraktım ve hiç Portekizce bilmiyorum.
توقفت عن ممارسة الجنس مع بين منذ ثلاثة أيام ولا أجيد البرتغالية.

Örneğin, ilk tam otomatik fogponik makinemizi yapmayı yeni bitirdik.
فمثلاً، انتهينا لتوّنا من بناء أول جهاز بتقنية الزراعة الضبابية

Belki de bana peynir yapmayı öğretir, evimin kadını olurum.
ربما يستطيع تعليمي كيف أصنع الجُبن و أن أكون مُزارعة

Evet, sana rendelenmiş limon kabuğuyla marine edilmiş lazanya yapmayı öğreteceğim.
الغداء ؟ نعم ، سأعلمك إعداد اللازانيا بنكهة الريحان و الليمون

Peki, gelecek bir kaç gün neler yapmayı planlıyorsun?
اذا ماذا ستفعلين في الأيام القليلة المقبله ؟