| 1895 yazında, teknolojinin en yeni hızlı tren harikasını görmek için insanlar Coney Island'a akın etti: Parande Trenine. | TED | في صيف عام 1895، غمرت الحشود ممر جزيرة كوني لرؤية أحدث أعجوبة تكنولوجية من القاطرة الدوارة: السكك الحديدية الدوارة. |
| Hatta en yeni kampüsümüzle birlikte EVO'lara olan desteğimiz artarak sürmekte. | Open Subtitles | في الواقع إننا نشجع المتطورين للغاية في أحدث حرم جامعي لدينا |
| Ve bu Rusya'nın Ukrayna'dan yer işgal etmesine karşı çatlak cevaplara ve beceriksiz tavırlara sebep oldu. | TED | مما أحدث إنشقاقاً في ردود الفعل وموقف ضعيف تجاه الإستيلاء الروسي على أراضي في أوكرانيا. |
| modern tıptaki son gelişmleri takip etmek için çeşitli şehirlerdeki hastaneleri geziyorum. | Open Subtitles | كنت أزور المستشفيات في بلدانِ مختلفة لأواكب أحدث التطورات في الطب الحديث |
| Bakteri, alg, mantar, maya: en son tasarım araçlarımız bu biyoteknolojiyi içeriyordu. | TED | البكتريا، والطحالب، والفُطريّات، والخميرة: تشمل أحدث الأدوات لدينا تلك المتعلّقة بالتقنيّة الحيويّة. |
| Amacımız MTTS' nin gerçekten üretebileceği son teknoloji ürünü yaratmak. | TED | هدفنا هو منتج من أحدث الطرازات بحيث يستطيع شريكنا ام تي تي اس فعليا أن يصنعه. |
| son model altı silindiri 11,5 santim çapa 14 santimlik uzunluğa sahiptir. | Open Subtitles | هناك، مع أحدث ست صمامات وأربعة ونصف ثقب البوصة... التى تتحمل كثيرا. |
| Tokyo şehrinin siluetinin görüldüğu bu resimde en yeni gezegen avcısı uzay teleskopu Kepler Mission'dan elde ettiğimiz bazı veriler gizli. | TED | في هذه الصورة لأفق طوكيو، قد أخفيت بيانات من أحدث تلسكوب فضائي للتفتيش عن الكواكب قريب منا، بعثة كيبلر. |
| Genç olmak insana en yeni teknolojileri ve iPod'ları hatırlattığı kadar bana aynı zamanda bu gün giydiğim geleneksel bir giysi olan abaya' yı da hatırlatıyor. | TED | كنا نستذكر أحدث التقنيات و اجهزة اي بود، وبالنسبة لي العباءة، زينا التقليدي الذي أرتديه اليوم. |
| İşçi dövizi alanında olan en yeni ve heyecan verici şeylerden biri, ülke dışındaki birikimin ve bağışların yenilik yoluyla nasıl tedavüle sokulacağıyla ilgili. | TED | أحد أحدث وأروع الأمور التي تحدث الآن في مجال التحويلات النقدية كيفية توظيف الأفكار الجديدة لتعبئة الشتات ومنح الشتات |
| İnsanların yenilenmesi ile en yeni ve en güncel savaş teknolojileri yerine şiddete dayanmayan eylemleri daha güçlü hâle getirebiliriz. | TED | بالإبداع البشري يمكننا أن نجعل النضال السلمي أقوى من أحدث تكنولوجيات الحرب. |
| Vardığımız sonuç bu. Düşüş küçük yaralara neden oldu. | Open Subtitles | هذا هو إستنتاجنا السقوط أحدث كدمات صغيره |
| Mastitis denen şeye neden oldu bu, memelerin çok acılı bir iltahabıdır. | Open Subtitles | أحدث شيئا يسمى بإلتهاب الثدي وهي عدوى مؤلمة جدا تصيب الضروع. |
| Daha da kötüsü, dengesizlik iki dünyanın bir değişim neden oldu. | Open Subtitles | أسوأ ، أن عدم التوازن أحدث خللاً في كلا العالمين |
| modern suni solunum cihazlarının çoğunda, gömülü bir bilgisayar sistemi hastanın solunumunun izlenmesini ve hava akışının ayarlamasını sağlar. | TED | في أحدث أجهزة التّنفس الصناعي، يسمح نظام الكمبيوتر المدمج بمراقبة تنفس المريض وضبط تدفق الهواء. |
| Günümüz modern peruklarını hiç gördünüz mü, efendim? | Open Subtitles | هل رأيت أحدث صيحات في الباروكاتِ اليوم، سيدي؟ |
| Şimdi size en son teknolojileri göstermeme izin verin | TED | حسنا، الآن دعوني أطلعكم على أحدث تكنولوجيا. |
| Farklılık yaratmak adına, mültecilerle çalışmaya başladım ve fark yaratmak onların hikâyelerini aktarmaktan geçiyor. | TED | بدأت العمل مع اللاجئين لأنني أردت أن أحدث تغييراً، ويبدأ إحداث التغيير برواية قصصهم. |
| Aman Allahım, ben son model, değersiz bir aygıtın üretilmesini yavaşlatıyorum. | Open Subtitles | ياإلهي لقد أخّرت إنتاج أحدث المنتجات عديمة الفائدة |
| -Geçen yıl işten çıkarılmış. olay çıkarmış. Şirkete davalar açmış. | Open Subtitles | أحدث جلبة في مقر رأس الشركة، دعوة قضائية فاشلة ضدّ الشركة |
| Bunlara neyin sebep olduğu hakkında bir fikirleri var mı? | Open Subtitles | هل يملكون فكرة عن السبب الذي أحدث كل هذا ؟ |
| Cevap diye bir şey yok! Yapabileceği hasarı zaten yaptı! | Open Subtitles | ليس هناك علاج للعدوى لقد أحدث دمارا بالفعل لكل شئ |
| Kentsel duruluk için daha yakın tarihli, çok sevdiğim bir örnek. Çünkü her zaman geç kalmışımdır ve her zaman acelem vardır. | TED | وهذا هو أحدث الأمثلة على الوضوح المثالي الذي أحبه للغاية، وذلك لأنني دائمًا ما أكون متأخرًا وعلى عجلة من أمري. |
| Saat 9:30 civarı falandı karımla konuşuyordum. | Open Subtitles | في التاسعة والنصف كنت أحدث زوجتي على الهاتف |
| Ve bu.. webde siber suçlarda devrim yarattı. | TED | و كان هذا هو الشيئ الذي أحدث ثورة بكل معنى الكلمة في الجريمة الالكترونية على الانترنت. |
| Ama şimdi size son teknoloji robotları göstereyim. | TED | ولكن اسمحوا لي أن أعرض عليكم أحدث الروبوتات. |
| TB: Jamie okul yemeklerimizi gerçekten de kökten değiştirdi ve tüm çocukları da önemli derecede etkiledi ama özellikle de derinden etkiledi, hayatlarının geri kalanında onları unutmayacaklar. | TED | تيموثي بيكر: أحدث جايمي تغييرًا جذريًا في وجباتنا المدرسية، وكان لذلك أثر كبير على كل الأطفال لكنه ترك في نفوس كثير منهم أثرًا عميقًا سيلازمهم ما بقي من حياتهم. |
| Şimdi, sıradaki şiir Armantrout'ınkinden daha eski, A. E. Housman'ınkinden biraz daha yeni: | TED | الآن، القصيدة التالية أقدم من قصيدة آرامانتراوت، ولكن أحدث بقليل من قصيدة أ. |