Yetmedi, onlar da beni Osmanlı Sarayı'na sattılar. | Open Subtitles | ولم يكتفوا بهذا بل باعوني لقصر السلطان العثماني |
Osmanlı Sultanı, doğuda çıkan isyanlarla meşgul olacak, uzunca bir zaman. | Open Subtitles | إن السلطان العثماني سينشغل لوقت طويل بأعمال التمرد في الشرق |
Majestemiz, Osmanlı elçisi huzurunuza kabul için bekliyorlar. | Open Subtitles | جلالتك ينتظر السفير العثماني مقابلتك |
Osmanlı Elçisi'nin kellesinin yollanmasını tasvip etmemişler. | Open Subtitles | لم يوافقوا على قطع رأس الرسول العثماني وإرساله إليهم. |
Sizin gönderdiğinizi kanıtlamak için Osman'ın Kılıcı'nı taşıyanlardan biri buydu. | Open Subtitles | هذا الرجل كان واحدا من اثنين الذين قدما لي السيف العثماني الأول كدليل على صداقتهم |
[Layoş] Ancak Osmanlı Sultanı'nı topraklarımızdan atınca size daha büyük bir düğün yapacağım. | Open Subtitles | لكن عندما نطرد السلطان العثماني من أراضينا |
Osmanlı Sultanının hizmetinde ...seyahat ederken, heyeti acımasız bir şekilde alı koyuldu. | Open Subtitles | مرافقيه تم إعتراضهم بوحشية عندما كان مُسافر تحت قيادة السلطان العثماني. |
Arap dünyası için Osmanlı fethi tarihlerinde yeni bir sayfa açtı. | Open Subtitles | ،بالنسبة للعالم العربي فتح الفتح العثماني صفحة جديدة في تاريخهم |
Osmanlı fethi, gücün ağırlık merkezini Arap dünyasından uzaklara götürdü. | Open Subtitles | أدّى الفتح العثماني لتغيّر في مركز الجاذبية |
Efsanevi bir hücumla Osmanlı ordusunu geri püskürttüler. | Open Subtitles | في انقضاض أسطوري، ألحقوا بالجيش العثماني هزيمة نكراء |
Osmanlı döneminde karşılıklı saygı vardı, dininiz ne olursa olsun. | Open Subtitles | إبّان العصر العثماني كان هناك احترام لبعضنا البعض مهما كان دينك |
Ve artık Osmanlı geçmişiyle günümüzdeki kaderi arasında nasıl yol ayrımına geldiğinin izini süreceğim. | Open Subtitles | ويتم دفعها الآن لقيادة طريق بين ماضيها العثماني ومصيرها الحالي |
O hanım evladı Fransız kralından korkacak değilim. Ya da kıyılarımızda gözü olan Osmanlı kâfirlerinden. | Open Subtitles | لا الملك الفرنسي المذهل ولا الكافر العثماني الذي يتطلع لشواطئنا |
Osmanlı filosuna limana girer girmez zarar verecek bombalarımız olmuş olacak. | Open Subtitles | وسيكون لدينا قذائف مدفعية قادرة على شل قدرة الأسطول العثماني في الميناء |
Osmanlı sancak gemisinin kalıntıları yaklaşık 12 saattir yanıyor. | Open Subtitles | بقايا الأسطول العثماني بقيت مُشتعلة لما يُقارب 12 ساعة |
Güvertede Osmanlı Sultanı'nın yanında duran kadın. | Open Subtitles | المرآة على سطح المدينة الواقفه قرب الأمير العثماني |
Benim silahlarımla bile Osmanlı Ordusu'na karşı şansımız yok. | Open Subtitles | حتى مع وجود اسلحتي ليس لدينا فرصة بمواجهة الجيش العثماني |
Asidik bir karışım. Osmanlı zırhını inceltmesi için tasarlandı. | Open Subtitles | أنها مادة حمضية مصممة لأضعاف الدرع العثماني |
- Osman'ın Kılıcı. - Mümkün değil. | Open Subtitles | السيف العثماني لايمكن ان يكون هو |
Osmani olarak bildiğimiz adamın yakın dostu. | Open Subtitles | دالتون: و اقرب صديق له إلى الرجل الذي كما تعلم العثماني. |
O sedir, nesillerdir aileme aitti. | Open Subtitles | جميع الأشياء فى غرفة المعيشة كانت خردة. ذَّلك الأثاث العثماني كان لـعائلتي لأجيال. |