| Hepsi de kanunen bunlardan satın alanların adreslerini doğrulamak zorunda. | Open Subtitles | مما يعني أنّك يجب أن تدلي بعنوان مثبت لكي تشتريه |
| Biz de yakınlardaki taş ocaklarına gitmeye karar verdik, bir dağın, üreticiden satın aldığın kusursuz kare bir çiniye dönüştüğü süreci daha iyi anlamak için. | TED | لذلك قررنا الذهاب إلى المحاجر القريبة لنفهم العملية التي تحول الجبل إلى بلاط مربع كالذي تشتريه من الموزع. |
| Aslında, Amerika'daki ortalama bir çiftçi bir dükkândan satın aldığınız bir dolarlık üründen on beş sentten az kazanıyor. | TED | في الواقع، يجني المزارع العادي في أمريكا أقل من 15 سنتًا من كل دولار على المنتج الذي تشتريه من المتجر. |
| Zengin babanın şımarık veledi. Sence bir şeyi elde etmenin tek yolu onu satın almak. | Open Subtitles | لأنك البنت المدللة التافهة لأب غنى كل ما تودين الحصول عليه تشتريه بأموالك |
| Liseli bir kızın kendine alacağı türden bir şey değil. | Open Subtitles | ليس شيئاً من الممكن أن تشتريه فتاة مدرسية لنفسها |
| Markete gittiğinizde, et reyonuna gidip 43 dilim salam istemezsiniz, salamı kilogramla alırsınız. | TED | حين تذهب لمحل البقالة، لا تذهب لشباك المأكولات وتطلب 43 قطعة من السلامي، تشتريه بالأرطال. |
| Hiç anlamıyorum hanımefendi, elimdeki en iyi ötücü kuşlardan biriydi. Siz satın almadan önce tüm gün öterdi. | Open Subtitles | ولكنى لا افهم, انه افضل طائر مغنى عندى وكان يغنى طول اليوم قبل ان تشتريه |
| Canlı yem dükkanından satın alabileceğin şeylere benzerdi. | Open Subtitles | تبدو وكأنها شيء تشتريه من محل طعم الأسماك |
| 10.000 doların sana neler satın alabileceğini bir düşün. | Open Subtitles | فكر فيما يمكن ان تشتريه بـ 10 ألاف دولار |
| Birbirlerinin çöplükleriyle beslenen hamamböcekleri. Burada satın almayacağınız tek şey saygınlık. | Open Subtitles | البشر المقرفون ، يتغذون على مخلفات الآخرين الشيء الوحيد الذي لن تشتريه من هنا هو الكرامة |
| Bunu satın almalı bir kere giymeli, sonra da atmalısın. | Open Subtitles | عليك أن تشتريه وترتدينه مرة واحدة ثم تتخلصين منه |
| Kuralım: Açarsan, satın alırsın. | Open Subtitles | لدى قاعدة هنا ، إذا كسرت شيئا ، تشتريه مفهوم ؟ |
| Paranla ne kadar mutluluk satın alabileceğini göreceksin. | Open Subtitles | سترى مقدار السعادة الذي يمكن أن تشتريه نقودك |
| Kızım onu satın almalıydın. | Open Subtitles | أيها الفتاة ، كان يجب أن تشتريه ربما إرتديته |
| Kızım onu satın almalıydın. Onu giymeliydim. | Open Subtitles | أيها الفتاة ، كان يجب أن تشتريه ربما إرتديته |
| Eğer, ve son satın alamazsınız tür bu gece! | Open Subtitles | . النوع الذي لا يمكنك أن تشتريه ، و الموعد النهائي الليلة |
| Burda işleri şöyle hallederiz tyler bey; kırarsan almak zorundasın. | Open Subtitles | هذه هي الطريقه التي نلعب بها اللعبه هنا أنت تكسره , أنت تشتريه |
| Fakat dilsizler için olan bu ilacı satın almak zorundasınız. | Open Subtitles | ولكن هذا العلاج للأبكم شيء لابد أن تشتريه |
| Her bir kod, ne almak istediğin ve nereden almak istediğin ile alakalı detaylı bir açıklama tutmak zorunda. | Open Subtitles | كل شفرة تحتاج توفير موصفات معنونة لما تريد أن تشتريه ومن أي بائع. |
| Evet, yeter! Sadece kadınların alacağı şey nedir? | Open Subtitles | نعم، سيخبرنا، ما هو الشيئ الوحيد الذي تشتريه النساء فقط ؟ |
| Tamam, kalp şeklinde bir mücevher bir kadının kendi kendisine alacağı bir şey değildir. | Open Subtitles | حسناً، المجوهرات على شكل قلب ليس شيئاً تشتريه المراة لنفسها |
| O zaman ben ön tarafa geri döndüğümde Bali gezi rehberini pantolonunuzdan çıkarır silip yerine koyarsınız veya alırsınız. | Open Subtitles | جيد سأتركك وأنت تعيد الكتاب إلى حيث كان ثم يمكنك أن تشتريه |