| 1790'larda Avrupa ve Osmanlılar arasındaki değişen güç dengesi bir dönüm noktası yaşadı | Open Subtitles | ،في تسعينات القرن الـ18 توازن القوى المتغير بين أوروبا والعثمانيين في لحظة فارقة |
| Şimdi ödül dört elma küpü, ve davranışları yine Nash dengesi yönünde değişiyor. | TED | الآن أربع مكعبات تفاح، وسلوكهم يتحرك مرة أخرى نحو توازن ناش. |
| Enerji dengesini tekrar sağlamak ve daha fazla ısınmayı engellemek için gereken değişim bu. | TED | ذلك هو التغيير المطلوب لإرجاع توازن الطاقة ومنع المزيد من الاحترار. |
| Sistemde denge vardı ama şimdi dengeyi yoketmek isteyen bir güç var... | Open Subtitles | كان هناك توازن فى النظام لكن يوجد الآن من يريد تدمير النظام |
| Muhtemelen değil. Tamam, o zaman yelpazenin içinde bir yerlerde bu iki uç noktanın arasında daha dengeli bir durumu temsil eden bir yer olmalı. | TED | حتما لا .. حسنا .. انا متأكد انه يوجد حلٌ ما في الوسط بين هذين الحلين المتطرفين والذي يمثل توازن مناسب لتلك القضية |
| Sizin özgün stratejiniz, kumsalın ortasından çeyrek mil uzaklıkta durduğunuz, sonuç vermedi, çünkü Nash dengesi değildi. | TED | إن الخطة الأولى التي كانت تنص على تمركزكما على بعد ربع ميل من المنتصف لم تصمد لانها لم تكن نقطة توازن ناش |
| Bir: Doğuştan var olanlar, mesela genleriniz ki genler beyninizdeki nörokimyasalların dengesi gibi şeyleri etkiler. | TED | الأولى: ماتولد به، مثل جيناتك، التي تؤثرعلى توازن الخلايا العصبية في مخك. |
| Sağlıklı bir iş ve hayat dengesi yaratmak için bakılacak husus gerçek dünyada değil. | TED | نقطة الصفر لخلق توازن صحي بين العمل والحياة ليست في العالم المادي. |
| Güçler dengesi o kadar hassas ki buranın buradan ayrılıp buraya katılması saldırganı savaş başlatacak kadar güçlü kılar. | Open Subtitles | وحتى نستعيد توازن السلطة بدقة فى الوقت الراهن فإن إنفصال هذه عن هذه إلى هنا |
| Ancak günümüzde kentsel yaşam alanları dengesini kaybetti. | TED | ولكن اليوم، حدث خلل في توازن المساكن الحضرية. |
| Bu şekli tekmeliyoruz ve onun da dengesini korumaya çalışıyor olması gerekiyor. | TED | لذا إذا ركلت الرجل من المفترض أن يبحث الرجل عن توازن. |
| 6 yıl oldu, ve biz hala dengeyi ayarlamaya çalışıyoruz. | Open Subtitles | لقد مضى ست سنوات وما زلنا نحاول ايجاد توازن مناسب |
| Bu film, siyasi bir hikaye anlatmak ile kadınca bir hikaye anlatmak arasında dengeyi tutturmaya çalıştı. | TED | حاول هذا الفيلم من أجل إيجاد توازن بين ان تحكي قصة سياسية، ولكن أيضا قصة الأنثى. |
| İnsanın, soğuk ve sıcak arasında iyi bir denge oluşturduğunu duymuştum. | Open Subtitles | حتى يعرف العنصر البشريّ حاجته توازن دقيق بين الحرارة و البرد |
| Unutmayın sesinizi dengeli ve sakin tutun ve söylediği her şeyi kabul edin. | Open Subtitles | تذكر حافظ على هدوء و توازن صوتك ووافقه على كل ما يقوله |
| Çünkü, günümüzün standartlarına göre, elektrik talebi ile elektrik arzı dengede olmak zorunda. | TED | بسبب ما تبدو عليه الأمور اليوم، الطلب على الكهرباء لابد أن يكون في توازن مستمر مع عرض الكهرباء. |
| Sağ tarafımdan aldıklar kan yüzünden biraz Dengesiz hissediyorum. | Open Subtitles | لدي عدم توازن بسبب الدم الذي أخذوه من جهتي اليمنى. |
| L'd sadece bazı iyi şeyler bunu dengelemek için, çok var düşünmek istiyorum. | Open Subtitles | أنا أحب أن أفكر أن هناك أشياء جيدة أيضاً ، كي توازن الأمور |
| Oğlun dünyadaki dengesizliği düzeltmeye ve kutsal güçleri hayata geçirmeye çalışıyor. | Open Subtitles | إبنكَ يحاول ان يصححَ خطأً في توازن العالم لتحقيق التنبؤ الكامن |
| Tüm yörüngeler yerçekimi ve hareket arasında bir dengedir. | Open Subtitles | كافة المدارات هي توازن بين الجاذبية والحركة |
| Galaksinin geleceği belirsiz ve bu gemide olan kişiler dengeleri değiştirebilir, tamam mı? | Open Subtitles | مستقبل المجرة في توازن ومالذي سيحدث على متن هذه السفينة حسناً ؟ |
| Keza psikopati, akli dengesizlik, sadelik bile bir tür deliliktir. | Open Subtitles | طبيعيا وعدم توازن عقلي. وهناك أيضاً تماماً جنون بنفسه |
| Pekâlâ, günümüze dönelim, 2011'e, oldukça fazla, yeryüzündeki her orkestra cinsiyetler arasında harika ve sağlıklı bir dengeye sahip. | TED | نحن هنا بعد 50 عام، في عام 2011، أنا متأكد أن كل أوركسترا على الكرة الأرضية يوجد بها توازن رائع بين الجنسين. |
| Onun eski mahkumiyeti senin titiz savcıIığını dengeler. | Open Subtitles | عدم مبالاته بسبب كونه سجيناً سابقاً توازن في ثقلها وتعاكس عدلك الإدعائي |
| Bu ses, belli bir alanda dengeleyici rol oynayarak nötralize... | Open Subtitles | تستطيع في نطاق قطر معين ان تعمل تحييد وخلق توازن... |