| - Kıvırmak veya içeri sokmak yok. - Sıra bende, sıra bende. | Open Subtitles | لا ثني ولا حشر قمصان به عندما نرتديه - دوري, دوري - |
| Sana bir yerlere burnunu sokmak konusunda ne demiştim? | Open Subtitles | ماذا قلت لك عن حشر انفك في العديد من الاماكن؟ |
| Annem neden herkesin işine burnunu sokmak zorunda? Hadi ama! | Open Subtitles | لماذا على أمّي حشر أنفها في شؤون الآخرين؟ |
| - Birisi kilide sakız sokmuş. - Bu şehirdeki bir kaç vahşi. | Open Subtitles | شخص ما حشر علكة بداخلها حفنه من الهمج في هذه المدينه |
| Kurşunu çıkarmak için parmaklarını kurbanın omuz yarasına sokmuş. Hepsi kendini kurtarmak için. | Open Subtitles | لقد حشر أصابعه في جرح كتف الضحية لإستعادة الرصاصة |
| Yani, her gün... Arabamı sıkıştırmak zorunda kalıyordum. | Open Subtitles | أعني، كلّ يوم، عليّ حشر نفسي لدخول السيّارة. |
| Burnumu sokmak istemem ama sadece | Open Subtitles | لا أنوي حشر أنفي في الموضوع لكنني أود القول فقط |
| Eski sevgilisi ciğerlerimi bağırsaklarıma sokmak istiyor. | Open Subtitles | خليلها السابق يريد حشر رئتاي بمؤخرتي. |
| Babam birinin kafasını tuvalete mi sokmuş? | Open Subtitles | أبي حشر رأس أحدهم إلى التواليت ؟ - أسكت- |
| Beyaz perdenin mükemmelliğini öyle dandik bir kutuya sıkıştırmak ha. | Open Subtitles | حشر الجمال والتألق من الشاشة الفضية داخل ذلك الصندوق الأبيض والأسود |
| Onlar da işareti sıkıştırmak zorunda kalmışlar. | TED | فاضطروا الى حشر علامة. |