| Cinsel birleşme konusunu açık bir şekilde ele almaya ne dersin? | Open Subtitles | بمناقشة نقوم ان تمانع هل صريح بشكل ؟ الجماع موضوع حول |
| Seks hakkında, açık ve Net, tartışmalı olmasına rağmen hem de. | Open Subtitles | على الرغم من أنّه حول الجنس، يظل صريح جنسياً، ومثير للجدل |
| Değişiklik yapıp kendine karşı dürüst olduğunu görmek oldukça ihya ediciydi. | Open Subtitles | علي الاعتراف أنك تتجدد رؤيتك صريح مع نفسك على سبيل التغيير |
| Lamont, kiliseye açıkça karşı geliyorsun! | Open Subtitles | لامونت , انت فى تحدى صريح للكنيسة ارجوك ان تعيد النظر فى ذلك |
| Carla'nın farkına varamadığı şey, Bay King, kadınlara karşı hep içten ve samimi olmam. | Open Subtitles | حسنا ، ما فشلت كارلا فى إدراكه يا مستر كينج إنى دائما صريح وجاد مع النساء |
| açıkça konuşabilir miyim Frank? | Open Subtitles | أيمكنني التحدث بصراحة يا "فرانك". * "فرانك" أيضاً تعني "صريح". |
| Bu Duncan otoritesini öyle insanca kullandı yüce görevini öyle dürüstçe yerine getirdi ki, erdemleri birer melek olup, borazanlarla haykırarak savunacak onu. | Open Subtitles | بالإضافة إلى أنه شخص صريح في عمله فإن فضائلة سوف تتحدث عن نفسها كلملائكة عن قتله وتدين فعل قتله البشع |
| Ben tutkulu kalmayı, sevmeye açık bir kalple dolu olmayı seçtim. | TED | لقد اخترت أن أبقى عاطفية، تعهدت بهذا بقلب صريح. |
| Ekipler de açık ve şeffaf bir iletişim halinde olmalıdır. | TED | يحتاج الفريق إلى التواصل بشكل صريح وشفاف كذلك. |
| açık bir şekilde mevcut olmayan kaynaklara ulaşabilir.. | TED | ويمكن أن تصل إلى مصادر غير متوفرة بشكل صريح. |
| Bu eyalette bunun adı tecavüzdür! Biliyorum, kanun çok açık! | Open Subtitles | هذه حالة اغتصاب وأنا اعرف أن القانون صريح |
| açık konuşmak gerekirse, üzerimde büyük bir delikle hem... kötü hisseder hem berbat görünürdüm. | Open Subtitles | لكي يكون صريح جدا، أنا أبدو فظيع وأبدو أسوأ بفتحة هائلة في. |
| Biliyorum bu onun son isteği ve açık sözlü ve dürüst olmalıyım ama sorun şu ki, onun hakkında söyleyecek iyi şeyler bulamıyorum. | Open Subtitles | أعلم بان هذا كان طلبه النهائي أنني اكون صريح وصادق لكن المشكلة لا أستطيع العثور على أي شيء جيد |
| Bir daha başın sıkıştığı zaman, bana karşı dürüst olmanı tercih ederim! | Open Subtitles | في المرة القادمة حين تكون في مشكلة أفضّل أن تكون صريح معي! |
| Bana yalan söyleme evlat. Sana karşı dürüst davranıyorum. | Open Subtitles | لذا لا تـتـفـوه بالـتـفاهـات، بني فأنا صريح معك |
| Size karşı dürüst olmalım, çocuklar. Tamam, bacaklarımı tıraş ediyorum. | Open Subtitles | علي أن أكون صريح معكم يا رافق فأنا أحلق شعر أرجلي |
| Günahların ve kötülüklerin... açıkça itiraf edildiği gizli bir ihanet ve aldatmaca dünyası. | Open Subtitles | عالم سري من الخيانة والخداع، حيث ناس يعترفون بشكل صريح بأثامهم الكبيرة وأعمالهم الطائشة |
| Aslında, evet anlatırım. Senin aksine, samimi biri gibi olmaktan çekinmem. | Open Subtitles | ليس مثلك، أنا لا أَتدبّرُ أنْ يَكُونَ صريح. |
| Frank, bu senin iyiliğin için, tamam mı? | Open Subtitles | صريح. انها لمصلحتك، أليس كذلك؟ |
| Belkide birileri en başından beri benimle dürüstçe konuşmalıydı. | Open Subtitles | ربما لو كان شخص ما صريح و أمين معى منذ البداية |
| Beni yakaladınız. Kızgın değilim, dürüstüm" dedim. | Open Subtitles | لقد أمسكت بي, أنا لست غاضب أنا صريح |
| Biri, senin gibi dobra olduğunda nasıl tepki vermem gerektiğini bilemiyorum. | Open Subtitles | لا أعرف كيف أرد عندما أتحدث مع شخص صريح مثلكِ |
| Bunu söylemenin kolay bir yolu yok, Henry, bu yüzden direk meseleye giriyorum. | Open Subtitles | ليس هناك طريقه اسهل من هذه يا هنرى لذا سوف اكون صريح معك |
| Genellikle bu, herhangi bir hastalığa doğrudan neden olmuyor. | TED | والآن في العادة، هذا لا يقود إلى مرض صريح. |
| - Dürüst olmak gerekirse, Poirot, pek umurumda değil, güzelmiş, ya da Güney Amerika'danmış. | Open Subtitles | حتى أكون صريح معك يا "بوارو" أنا لا أهتم لكل تلك الأشياء الجميلة من جنوب أمريكا |