| Orada biri buna pul yapıştırıp yollarsa, ne oluyor biliyor musun? | Open Subtitles | عندما يضع شخص طابع على هذه ويرسلها بالبريد أتعرف ماذا حدث؟ |
| Tek pul kaldı. Kalanları satıp işleri başlatmak için kullandım. | Open Subtitles | بقي طابع بريدي واحد وبعت البقية واستخدمت المال لتسيير الأمور |
| Adınıza yazılmış, pulu yapıştırılmış ama damgalanmamış bir mektup. | Open Subtitles | خطاب واحد , عليه طابع ولكنه ليس مغلقاً موجه إليكِ |
| Bir pulu her yaladığında evliliğinin ne kadar sahte olduğunu düşünüyordu. | Open Subtitles | في كل مرة أنها يمسح طابع الحب، أنها جعلت تسخر من زواجها. |
| Herhalde buraya gelip kıçını damga gibi ezecektir. | Open Subtitles | على الأرجح سيأتي إلى مكتب البريد هذا و يمزق مؤخرتك كأنها طابع |
| Pasaportunda Dışişleri Bakanlığı damgası olmadan Kolombiya'ya ayak bile basamazsın. | Open Subtitles | لا تستطيع الهبوط حتى في كولومبيا بدون طابع وزارة الخارجية على جواز سفرك |
| Sturbucks bardağının yarısından yapılmış, diğer tarafında da pul ve benim evimin adresi var. | TED | هذه قد تم تصميمها بوضوح باستعمال نصف كأس ستاربكس مع طابع وعنواني الشخصي مكتوب على الجهة الأخرى. |
| Oh ,şey kurallara göre tam sağ üst kısımda pul yapıştırılı olmalıydı. | Open Subtitles | أوه، حسنا، بالقانون، هو يجب أن يضع طابع على الرزمة هناك |
| Pekâlâ. Sokak ortasında üzerine pul yapıştırılmış bir zarf buldun. Ne yaparsın? | Open Subtitles | حسناً، فلنقل أنك وجدت ظرف عليه طابع بالشارع ماذا تفعل؟ |
| Fiona, sokakta üzerinde pul ve adres olan bir mektup bulsaydın ne yapardın? | Open Subtitles | فيونا, اذا وجدت رسالة معنونة في الشارع وعليها طابع. ماذا ستفعلين بها؟ |
| Neyse, işte ben de böylece pul yapıştırmadan mektup göndermemem gerektiğini öğrendim. | Open Subtitles | اذاً على اياّ حال , هذة الطريقة التى تعلمت بها ان لا ترسل بريد بدون طابع |
| Bakayım fazladan pul var mı yanımda. | Open Subtitles | اوه ، لقد أعجبتني ، دعيني أرى إن كان معي طابع إضافي |
| İnsan burnundaki zarlar, mektup pulu kadardır. | Open Subtitles | الأغشية في انف الانسان تمتد بمقدار طابع بريدي |
| Sıra sıra, izleyici izleyici arkaya yayılmadan önce yıpranıp, ikinci ele düşüp, bir posta pulu boyutunda makinistin kabinine dönünceye kadar. | Open Subtitles | قيل أن يقوموا بتبديل صورها من , صورة لصورة , ومشهد لمشهد قبل أن يجعلوها فى المرحله التاليه , إلى حجم طابع البريد |
| Sıra sıra, izleyici izleyici arkaya yayılmadan önce yıpranıp, ikinci ele düşüp, bir posta pulu boyutunda makinistin kabinine dönünceye kadar. | Open Subtitles | قيل أن يقوموا بتبديل صورها من , صورة لصورة , ومشهد لمشهد قبل أن يجعلوها فى المرحله التاليه , إلى حجم طابع البريد |
| New York. Kırmızı damga yok. Yeşil. | Open Subtitles | لا، نيويورك لا طابع أحمر، أخضر، أنا أخضر |
| Fakat her kargo parçasında devlet damgası olabilir. | Open Subtitles | لكن طابع حكومى على كل جزء من أجزاء الشحن ربما تفعل هذا |
| Az mobilya olsun istiyorum. Asya tarzı, modern şeyler olacak. | Open Subtitles | ستكون متناثرة في الأغلب و ذات طابع أسيوي معاصر بحت |
| Bizim sınıftaki Doug Brooks her sene spor temalı bir doğum günü partisi veriyor. | Open Subtitles | يقيم حفلة ذات طابع رياضي لعيد ميلاده كل عام كلهم صبية,عن كل الرياضات طوال اليوم |
| Şelâle Kurbağası'nın boyu 3 cm kadardır. Bir posta pulunu geçmez. | Open Subtitles | يبلغ طول علجوم مياه الشلالات الإنش تقريبا , كحجم طابع البريد |
| mühür bastır gel, sıradaki. | Open Subtitles | أعود مع طابع صالح. في اليوم التالي. |
| İşte biri de sana, Amerika damgalı, Chicago'dan. | Open Subtitles | ،هنا واحدة لكِ "تحمل طابع أمريكي ، من "شيكاغو |
| Sarinin yakıştığı gibi ben de sana yakışıyorum. | Open Subtitles | "أحياناً أنت تجعلين الأمر مناسباً.." "مثل طابع الساري الخاص بك". |
| Buradaki olay şu, eğer ölmüş ya da zedelenmiş bir organ varsa o organın dokusundan, bir posta pulunun yarısından biraz küçük bir parça alırız. | TED | إذاً فالمبدأ هنا هو: إذا كان لديك بالفعل عضو ميت أو معطوب، سنأخذ قطعة صغيرة جداً من هذا النسيج، أقل من نصف حجم طابع البريد. |
| Unutmayın, karakterli ve kaliteli mekânlar meydana getirmek için alan oluşturma yeteneğine sahip olmanız gerekir. | TED | وتذكر ، لإنشاء مكان ذا طابع و جودة ، عليك أن تكون قادرا على تحديد المساحة. |