Bugün borsadaki tek yükselen petroldü ve ve bunun da tek sebebi Bush'un altın arabasına 22 inçlik jant istemesiydi. | Open Subtitles | الشيء الوحيد في السوق اليوم هو النفط، وهذا هو فقط لأن بوش يريد جنوط 22 بوصة على بلده عربة الجولف. |
Kızmamın tek sebebi bir anlaşma yapmış olmamız. | Open Subtitles | حَسناً، أَنا مجنونُ فقط لأن كَانَ عِنْدَنا إتفاقيةُ. |
Bazı büyücülerin kötü olması hepsinin kötü olduğu anlamına gelmez. | Open Subtitles | فقط لأن بعض الماجيين أشرار لا يعني أنهم جميعهم كذلك |
Sadece bir çocuk sahibi olduğu için mi onu uzaklaştırdınız? | Open Subtitles | فقط لأن الطالب أصبح لديه طفل تقوم بإيقافه لذلك السبب؟ |
sırf yanlış kişi öldü diye! Bu bir savunma olamaz! | Open Subtitles | فقط لأن الشخص الخطأ قد مات, هذا لا يثبت براءته |
Bu işi kabul etmemin tek nedeni annemin Marie Teyze'ye borçlu olması. | Open Subtitles | وافقت على العمل معك فقط لأن امي مدينة للخالة ماري |
Bir insan süper güçlere sahip diye sizin veya benim sahip olduğumuz kişisel problemlere sahip olmayacak diye bir şey yok. | TED | فقط لأن الشخص لديه قوة عظمى لا يعني أنه ليس لديه نفس المشاكل الشخصية التي لديك أو لدي. |
Burada olmamın tek sebebi, babamın tavernaya girip yanındaki kızı değil de, annemi seçmiş olması. | Open Subtitles | أنا موجود فقط لأن أبي جذب أمي بدلا من الفتاة التي كانت بجانبها في الحانة. |
Burada olmanın tek sebebi, babamızın uykusunda uyurken sabahları uzun bir sopa çıkardığının farkına varmaması. | Open Subtitles | أنت هنا فقط لأن أبي نومه ثقيل ولديه اضطرابات في النوم |
Bak bunu yapmamın tek sebebi kolay para olmasıydı. | Open Subtitles | اسمعي، فعلت هذا الأمر فقط لأن فيه ربحاً سريعاً |
Bunun tek sebebi diğer ucubenin onu savaştan çekmesiydi. | Open Subtitles | فقط لأن ذلك الشيء المرعب أخرجها من القتال |
Burada olmanın tek sebebi, şu anda seni kovmamın skandalı daha da büyüteceği içindir. | Open Subtitles | أنت هنا فقط لأن طردك في الوقت الراهن سيضيف للفضيحة اشتعال |
Senin kocanın pislik olması hepsinin öyle olması anlamına gelmiyor. | Open Subtitles | فقط لأن زوجكِ كان وغداً لا يعني أنهم جميعاً هكذا |
Oğlunun bana aşık olması da, acısını içki dolabımdan çıkarma hakkını vermez sana. | Open Subtitles | فقط لأن ابنك يحبني ليس سبباً لكي تخرجي هذا على خزانة مشروباتي الكحولية |
İyi skorlar almış olması onu iyi bir polis yapmaz. | Open Subtitles | فقط لأن لدينا حصيلة جيدة لا يعني بانها شرطية جيدة |
İkimiz de biliyoruz ki seçmenlerin duymak istediği laflar onlar olduğu için söyledim. | Open Subtitles | كلانا نعرف أنني قلت هذه الأشياء فقط لأن هذا ما أراد الناخبون سماعه |
Bu bütün futbol takımının top köşede olduğu için oraya koşturması gibi. | TED | يبدو الأمر كأن جميع أفراد الفريق يطاردون الكرة إلى زواية الملعب، فقط لأن الكرة هناك. |
Annem izinli olduğu için beni kaldırmadığına inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدّق أن أمّي لم توقظني فقط لأن درسها قد ألغى |
Bugün, sırf oğlunuz tanıklık etmek için öne çıktı diye burada olmamalıydık. | Open Subtitles | لم يكن يجدر بنا التواجد هنا اليوم فقط لأن إبنَك تقدّم للشهادة |
Ayrıca şunu da söyleyeyim bu gösteriye sırf Bay istedi diye sponsor oldum. | Open Subtitles | عرض، استطيع أن أضيق، وافقت على رعايته فقط لأن باي طلبت مني ذلك. |
Temizmiş gibi görünüyor. Ama bunun tek nedeni, kanın kolay temizlenir olması. | Open Subtitles | يَبْدو صافيَ فقط لأن الدمَّ غسلت لذا بسهولة مِنْ نصلِها. |
Bunun beni endişelendirmesinin tek nedeni de babanın senin işini zorlaştırması. | Open Subtitles | الذي تعلّق بي فقط لأن تلك الوسائل هو لا يجعله أيّ أسهل لك. |
Aptalın biri yüzünü çizdi diye eğlenemezsin diye bir şey yok. | Open Subtitles | فقط لأن احمق رسم على وجهك لايعني انك لاتستطيعين الاستمتاع |