"في بلد" - Translation from Arabic to Turkish

    • bir ülkede
        
    • bir ülke
        
    • bir ülkeye
        
    • ülkelerde
        
    • bir ülkedesin
        
    • bir ülkedeyiz
        
    • ülkenin
        
    • ülkesinde
        
    Geniş imkanlara sahip harika bir ülkede yaşamalarına, en gelişmiş ilaçlara erişimleri olmasına rağmen neredeyse tüm hastalarım hayatını kaybetti. TED وبرغم العيش في بلد جميلة وثرية، مع إمكانية الحصول على أكثر الأدوية تطورًا، تقريبًا كل فرد من مرضاي لقي حتفه.
    Senin, Nobel Ödülü dağıtan bir ülkede doğduğuna inanmak zor. Open Subtitles من الصعب التصديق أنكِ ولدتِ في بلد توزع جائزة نوبل.
    Neden bahsettiğimizi biliyorsun. Özgür bir ülkede seçme özgürlüğünden bahsediyoruz. Open Subtitles أنت تعرف عمّاذا أتحدث عن حرية الإختيار في بلد حرّ
    Hele de sadece sekiz kişinin yaşadığı bir ülkede yaşıyorsan. Open Subtitles نحن نعيش في بلد لديها ثمان أشخاص فقط يعيشون فيها
    Güney İran'da 10 bin nüfuslu bir kent, 33 milyonluk bir ülkede. Open Subtitles في ضيعة تعدادها ١٠٠٠٠ جنوب ايران في بلد تعداده ٣٣ مليون نسمة
    Çocuklarımızı sürekli arkalarına bakmak zorunda oldukları bir ülkede nasıl büyütürüz? Open Subtitles كيف يفترض بنا تربية أولادنا في بلد حيث يتوخون حذرهم باستمرار؟
    Liberya gibi bir ülkede, bu bir annenin sıtmadan muzdarip çocuğu için tedavi görmesine yardımcı olmak anlamına gelebilir. TED في بلد مثل ليبريا، قد يعني للأم مساعدتها في الحصول على علاج لطفلها الذي يعاني الملاريا.
    CO: Bizimki gibi kablosuz ağ bağlantısı soluduğumuz bir ülkede, daha hızlı bir iyileşme süreci için teknolojiden faydalanmak çok kolay olmalı. TED كايتريا أونيل: في بلد مثل بلدنا حيث نتنفس الانترنت اللاسلكي، فإن الاستفادة من التكنولوجيا لتحقيق تعاف أسرع ينبغي أن يكون من البديهيات.
    Küçük bir ülkede yağmurlu bir seçim günüdür, bu ülke benim ülkem olabilir, ama sizin ülkeniz de olabilirdi. TED كان ذلك يوم انتخابات ماطر في بلد صغير -- يمكن أن يكون بلدي ولكنه يمكن كذلك أن يكون بلدك.
    On yıllarca savaşın yok ettiği bir ülkede yetiştirildim. TED ولقد نشأت في بلد دمرته عقود من الحرب ولقد نشأت في بلد دمرته عقود من الحرب
    Gelişen dünyada kötü bir yolu geçmeyi denemekle ya da gelişmiş bir ülkede trafikte kalmak ile karşılaştırın. TED قارن ذلك بمحاولة اجتياز طريق وعرة في العالم النامي، أو حتى أن تكون عالق بالازدحام في بلد في العالم المتطور.
    Bugün ciddi cezai adalet sorunlarıyla karşı karşıya olan bir ülkede yaşıyoruz. TED و نحن نعيش في بلد اليوم حيث نواجه مشاكل جادة في العدالة الجنائية.
    Fakat o, aile ve arkadaşlarımızla birlikteyken ben yepyeni bir ülkede tek başımaydım. TED ولكن في الوقت الذي بقي فيه هو مع الأصدقاء والعائلة، كنت أنا وحيدًا في بلد جديد.
    Geçmişte keşfedilmemiş bir ülkede gizli yazıtları arayan bir maceracı olsaydı ne kadar da iyi olabilirdi. TED كم هو أفضل أن أكون مشاركًا في الماضي، ومغامرا في بلد غير مكتشف، باحثاً عن النص المُخَبّأ.
    Öncelikle, çok daha fazla kişi insan gelişimi için çalışmalı, özellikle gelişmekte olan bir ülkede yaşıyorsa. TED نريد أشخاص أكثر ليبدأوا وظائفهم في مجال تنمية البشر. خصوصا لو كنت تعيش في بلد نامي.
    Demokratik bir ülkede yaşıyor ve yasalara uyuyorsanız; hükûmetinizin sizi her zaman koruyacağını düşünürsünüz. TED فعندما تعيش في بلد ديمقراطي، فأنت تعيش مع فكرة أن الحكومة ستحميك دائمًا، ما دمت تحترم القوانين.
    Ben doğmadan bu kararı verdikleri için çok memnunum, çünkü bu benim ve milyonlarca insanın oldukça istikrarlı bir ülkede yaşamasını mümkün kıldı. TED أنا ممتنة أنهم اتخذوا هذا القرار قبل أن أولد، لأنه أتاح لي وللملايين من الآخرين للعيش في بلد مستقر للغاية.
    Çoğunlukla da bir ülke içinde, hatta bir ülkenin küçük bir bölgesi içinde gerçekleşen bir güç savaşı. TED في الغالب الأعم، هو صراع قوة في بلد ما أو حتى في منطقة من هذا البلد.
    Sokaklardaki bir renge dair kusursuz hatırayla da; uzaklara; başka bir ülkeye, başka bir müziğe hiç durmazcasına sıçrayıp duran imgelem üzerinde. Open Subtitles وأن ذكرى لون محدد في الشارع تعود في بلد آخر و بُعد آخر موسيقى أخرى لا نهائية
    Diğer herkes daha az suya sahip ülkelerde yaşıyor. TED البقية يعيشون في بلد بها مياه أقل اليوم.
    Bunu istemediğimi belirttiğim halde yabancı bir ülkedesin ve halka açık bir yerde silah çekmeye karar veriyorsun. Open Subtitles أنت في بلد أجنبي خلافاً لتمنياتي الواضحة و أنت تقرر أن تسحب سلاحاً في مكانٍ عام
    Müslüman bir ülkedeyiz, sakso bile yaptıramıyorum. Open Subtitles نحنُ في بلد مُسلم، لا أستطيع حتى أن أحصل على مُداعبة لقضيبي
    Muhtemelen çok uzaklarda ve vergiden muaf bir ülkenin sahilinde yaşarsın. Open Subtitles غالباً، على الشاطئ في بلد لا توجد فيها ضرائب، بعيداً جداً
    Bilimin harikalarını keşfetmeden önce yoksul çiftçiler ülkesinde basit bir çiftçiydim. TED قبل أن أكتشف عجائب العلم، لقد كنت فلاحاً بسيطاً في بلد لفلاحين فقراء.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more