| Oraya nasıl geldi bilmiyorum. Evde asla öyle bir şey bulundurmam. | Open Subtitles | ولا أعلم كيف وصل هناك نحن لا نبقي أشياء كهذه في المنزل |
| Peki, Japonya'daki bir adadan buraya nasıl geldi? | Open Subtitles | كيف وصل هذا المخلوق من جزيرة ما في اليابان إلى هنا؟ |
| Peki biri bu şeyin buraya nasıl geldiğini açıklayabilir mi? | Open Subtitles | والآن، فليخبرني شخص ما، كيف وصل هذا الشيء إلى هنا؟ |
| Oraya nasıl girdi bilmiyorum ama eğer kısa süre içinde dışarı çıkaramazsak,... | Open Subtitles | أنا لا أعلم كيف وصل الى هناك لكن اذا لم نخرجه قريبا |
| Sahilde mahvolmuş bir hâldeymiş. Oraya kadar nasıl gelmiş? | Open Subtitles | ـ لقد وصل إلي الشاطئ ـ كيف وصل إلي هذه المسافة؟ |
| Önemli olan şu ki, onun Oraya nasıl gittiğini biliyorsunuz. | TED | وهذا ما في الأمر. الآن تعرف كيف وصل إلى هناك. |
| O oraya nasıl geldi hiç bilmiyorum. | Open Subtitles | ليس لدي فكرة كيف وصل هذا إلى هنا |
| Bu kan buraya nasıl geldi biliyor musunuz? | Open Subtitles | هل لديك أي فكرة كيف وصل هذا الدم لهنا؟ |
| Bu benim şalım. Benim odamda bulduğum. Oraya nasıl geldi? | Open Subtitles | و قد وجدته في غرفتي، كيف وصل إلى هناك؟ |
| Fakat bu noktaya nasıl geldi? | Open Subtitles | لكن كيف وصل زيوس لهذه المكانة ؟ |
| O zaman buraya nasıl geldi? | Open Subtitles | إذن كيف وصل إلى هنا بحق الجحيم؟ |
| Zor çünkü çoğu zaman karşı tarafın o pozisyona nasıl geldiğini anlayamıyoruz. | TED | الأمر صعب لأنه غالباً لا يمكننا الفهم بعمق كيف وصل الطرف الآخر إلى هذه المواقف. |
| Küçük Dere'nin oraya nereden veya nasıl geldiğini bilmiyorum ama onu gördüğüm için çok mutluydum. | Open Subtitles | لا أدرى من أين أتى أو كيف وصل إلى هنا لكنى بالتأكيد كنت مسرورًا لرؤيته |
| -Ne olursa olsun cebinde gerçek vajina bile bulsa inkar et "Oraya nasıl girdi" bilmiyorum de. | Open Subtitles | مهما يكن، حتى لو عثرت على مهبل حقيقي في جيبك لا أعلم كيف وصل هناك |
| Pencere açılmamış. Peki o buraya nasıl girdi? | Open Subtitles | إذا لم تكون النافذة مفتوحة، كيف وصل هذا إلى هنا؟ |
| O zaman o nasıl gelmiş buraya? Eğer 100 yıl geleceğimdense... | Open Subtitles | إذاً كيف وصل هو إذا ما كان من مئة عامٍ في مستقبلي؟ |
| Hayır. Tamamen yağlanmış. Buraya nasıl gelmiş? | Open Subtitles | لا ، لقد تم مسحه كيف وصل لهنا؟ |
| Nasıl oldu da, bu kadar düşebildik? | Open Subtitles | كيف وصل بنا الحال هكذا؟ احتفلنا بعيد ميلاد القائد بهذا المكان كيف وصل بنا الحال هكذا؟ |
| Olayın başladığı yere dönüp, adamın buraya nasıl girdiğini çözmeye çalışacağım. | Open Subtitles | أتعرف ماذا؟ سأرجع وأرى إذا يمكننا أن نفهم كيف وصل هنا |
| Pencere kapalıymış. Şuradaki nasıl girmiş peki? | Open Subtitles | ،إذا لم تكون النافذة مفتوحة كيف وصل هذا إلى هنا؟ |
| Mr. Holling buradan yatağına nasıl ulaşmış olabilir? | Open Subtitles | كيف وصل السيد هولنك إلى السريرِ؟ |
| Demek şehir merkezine nasıl geldiği hakkında bir fikriniz yok? | Open Subtitles | و ليس لديكم أي فكرة كيف وصل إلى وسط المدينة؟ |
| O zaman Bancroft'un kanı... Julio'nun süveterine nasıl bulaştı? | Open Subtitles | أذاً كيف وصل دم بانكروفت على سترة خوليو؟ |
| Oraya nasıl gitti bilmiyorum ama... | Open Subtitles | أجهل كيف وصل هذا إلى هناك لكن |
| Buraya nasıl ulaştı? | Open Subtitles | حسناً، كيف وصل إلى هنا بحق السماء؟ |
| Baba sanırım Boğucu Duman nefeslerin buraya nasıl geldiklerini biliyorum. | Open Subtitles | أبي, أعتقد أنني يمكن أن أعرف كيف وصل نافثو الدخان هنا |