| Zaman içinde, birkaç sistemin aileden daha çok 'waterfall' olmasının bir sebebi vardır. | TED | هناك سبب جعل بعض الأنظمة تعمل كالشلال اكثر من الأسرة على مر الزمن. |
| Bunu bir FBI laboratuvarına götürmemenin bir sebebi var mı ? | Open Subtitles | هل هناك سبب أنك لا تقوم بعملك عبر مختبر المباحث الفيدرالية؟ |
| Gizliliğin evrensel ve içgüdüsel olarak çok istenmesinin bir nedeni var. | TED | الآن، هناك سبب لماذا الخصوصية مشتهاة جداً على الصعيد العالمي وبالفطرة. |
| Bu takımın üstüste 4 maç kaybetmesinin bir nedeni var. | Open Subtitles | هناك سبب وجيه لخسارة هذا الفريق 4 مباريات على التوالي |
| Oldukça eminim. Gitmek için zaten iyi bir sebep var. | Open Subtitles | نعم أنا متأكد هناك سبب جيد للذهاب على أية حال |
| Peki, büyülü bir neden olmuştur olmayabilir, ama bir nedeni kesinlikle vardı. | Open Subtitles | حسناً ، ربما لم يكن هناك سبب سحري لكن بالتأكيد هنالك سبب |
| Bakın Bay Dales, eminim bu paniğinizin haklı bir nedeni vardır. | Open Subtitles | النظرة، السّيد داليس، أنا متأكّد بأن هناك سبب جيد لجرس إنذارك. |
| Evliliğiniz hakkında konuşmak istememenizin özel bir sebebi var mı? | Open Subtitles | هل هناك سبب بشكل خاص أنك لا تريدين مناقشة زواجك؟ |
| Belki bu son soygunun farklı olmasının bir sebebi vardır. | Open Subtitles | ربما هناك سبب لكون تلك السرقة الاخيرة مختلفة عن الاخرين |
| Dinle... Bu gece, başlangıçta kötü oynamamın bir sebebi vardı. | Open Subtitles | اسمعي هناك سبب وراء لعبي السيء في اول المباراة الليله. |
| Gerçekten yaşıyorsa, belki seninle bağlantı kurmamasının geçerli bir sebebi vardır. | Open Subtitles | , لو أنه حي ربما هناك سبب أنه لم يتصل بك |
| Bu takımın üstüste 4 maç kaybetmesinin bir nedeni var. | Open Subtitles | هناك سبب وجيه لخسارة هذا الفريق 4 مباريات على التوالي |
| Onu takım lideri seçmemin bir nedeni var ve onunla anlaşmanı istememin de. | Open Subtitles | هناك سبب لاختياره كقائد للفريق و هناك سبب ايضا لاختياري لك للتعامل معه |
| Kuzeydoğunun en iyi satış elemanı olmamın bir nedeni var. | Open Subtitles | هناك سبب في كوني أفضل بائع في المنطقة الشمالية الشرقية |
| bir sebep daha... Joey ile ayrılık kararımı verdiren bir sebep daha vardı. | Open Subtitles | كان هناك سبب آخر دعاني للتفكير بأنه حان الوقت لإنْهاء علاقتي مَع جوي |
| Beni affetmesi için bir sebep yok hem de hiç yok | Open Subtitles | ليس هناك سبب يجبرها ان تغفر لي. اي سبب على الاطلاق. |
| Alan, oğlunun senin hatalarından ders almaması için bir neden yok. | Open Subtitles | الين ، ليس هناك سبب يمنع أبنك أن يتعلم من أخطائك |
| Merak ettim de dün akşam dışarıya sadece hava almak için mi çıktın, yoksa başka bir neden var mıydı? | Open Subtitles | لقد كنت أتساءل فقط هل حقاً ذهبت للخارج لاستنشاق الهواء النقي الليلة الماضية ؟ أو كان هناك سبب آخر ؟ |
| Eminim yanınızda olmadığı için çok geçerli bir nedeni vardır. | Open Subtitles | أنا متأكّد أن هناك سبب جيد جدا لعدم وجوده معك. |
| Tepki göstermek için sebep yok Bu durumu daha kötüleştirecektir | Open Subtitles | ليس هناك سبب لردة الفعل هذا فقط سيزيد الطين بلة |
| Örneğin; esas itibariyle tüm insanların bir ahlak duygusuyla dünyaya geldiklerine ve tarihten ders almamıza izin veren bilişsel yeteneklerimiz olduğuna inanmak için mükemmel nedenler var. | TED | مثال لذلك , هناك سبب ممتاز للإيمان بأن كل البشر نظريًأ مولودين بحس أخلاقى، وأننا نتمتع بقدرات إدراكية تسمح لنا أن نستفيد جيداً من دروس الماضي. |
| Ancak yaptığımı yapmamın bir nedeni vardı bunu en iyi sen anlayabilirsin. | Open Subtitles | لكن هناك سبب لما فعلته.. واحد أظن بأنك بوضع خاص لكي تفهمه. |
| Zor seçimlerin eşit derecede iyi seçenekler arasında olmadığını düşünmek için bir neden daha var. | TED | هناك سبب آخر للاعتقاد بأن الخيارات الصعبة ليس اختيارات بين الخيارات الجيدة بنفس الدرجة. |