Aynı sayıda tuğla olacak. Bir tane bile eksik olmasın. | Open Subtitles | تذكروا أن إنتاجكم سيكون هو نفسه لن ينقص قالبا واحدا |
Aynı sayıda tuğla olacak. Bir tane bile eksik olmasın. | Open Subtitles | تذكروا أن إنتاجكم سيكون هو نفسه لن ينقص قالبا واحدا |
O'na bir çocukken annesi üzülerek, O'nun kürtajı için sadece 50 dolarının eksik kaldığını söylemişti. | TED | أخبرته والدته، آسفةً، وهو طفل أنه كان ينقص 50 دولار فقط لتجهضه. |
Eğer Kira'nın isim ve yüzlere ihtiyacı olduğunu biliyorsak, medyaya suçluları göstermemelerini söyleyemez miyiz? | Open Subtitles | إذا كان كيرا يحتاج لاسم و وجه لكي يقتل شخص ما ألا ينبغي أن ينقص عدد المتوفين |
Bu herifin tek eksiği bir parça kadife ve küçük bir fare. | Open Subtitles | كل ما ينقص هذا الرجل هو قطعة من المخمل وفأر أليف |
Garip bir soru olduğunun farkındayım ama tetkikçiye temporal lobunun kayıp olup olmadığını sorun. | Open Subtitles | هل ينقص جزء من دماغها؟ أعرف أنّه سؤال غريب، لكن عليكِ أن تسألي الطبيب الشرعي إن كان ينقصها جزء من فصّها الصدغي. |
Burada eksik olan şey tasarladığımız, yapıp kullandığımız şeylere ilişkin bir sinir sistemi. | TED | ما ينقص هو جهاز عصبي يربطنا بجميع الأشياء التي نُصممها ونصنعها ونستخدمها. |
Lanet olsun, bunu dün istemiştim. Bugün geldi, üstelik bir dolar eksik. | Open Subtitles | طلبنا هذا بالأمس اتي متاخراً يوما و ينقص دولار |
Bunu dün istemiştik. Bir gün geç ve bir dolar eksik. | Open Subtitles | طلبنا هذا بالامس اتي متاخرا يوما و ينقص دولار |
Tek eksik olan, bizi kovalayan biraz Jaffa. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي ينقص هو أن تطاردنا بعض الجافا |
Bayan Jones, Eugene'in kolleksiyonundan neler eksik biliyor musunuz? | Open Subtitles | سيدة جونز ، هل تعلمين ما ينقص من مجموعة يوجين ؟ |
Bornozdaki tek eksik... isminin baş harfleri. | Open Subtitles | الشي الوحيد الذي ينقص ذلك الرداء حروف إسمك الأولى |
Tek eksik olan şey Rock müziğiymiş. | Open Subtitles | والشيء الوحيد الذي كان ينقص هو الروك أند رول |
eksik olan tek şey bir korkuluk. | Open Subtitles | إن الشيء الوحيد الذي ينقص المكان هو فزاعة للغربان. |
Peki benim gençlik hayalimde eksik olan neydi? | Open Subtitles | فلما لا تخبرني ماذا ينقص بحلمي؟ ما كان ينقص حلمي بفترة صباي؟ |
Fakat yoksul bir ülkede eksik olan şey budur. | TED | ولكن هذا ما ينقص في البلدان الفقيرة. |
Buranın tavuğa ihtiyacı olduğunu hep düşünmüşümdür. | Open Subtitles | لطالما فكّرت بأنّ ما ينقص ذلك المكان هو الدجاج |
Bu ekonomik durumda şehrimizin ihtiyacı olan son şey ölü turistler. | Open Subtitles | في ظلّ هذا الاقتصاد، السيّاح الموتى آخر ما ينقص مدينتنا |
Ama mutlu ailenin bir eksiği var. | Open Subtitles | هناك شيئا واحدا ينقص هذه العائلة السعيده. |
Yöntemindeki kayıp parça bu. | Open Subtitles | هذا هو الجزأ الذي كان ينقص وحدة دراسة السلوك |
Öyleyse yukarıdan Aşağı değil, aşağıdan yukarı bir fokurdama. | TED | يتزايد عوضًا عن أن ينقص تدريجيًا. |
Her gün seni daha az sevemem diye düşünüyorum. | Open Subtitles | كل يوم أعقتد أنه حبكِ . مستحيل أن ينقص زيادة |
Bu durum asla size olan kişisel bağlılığımı zayıflatmadı. | Open Subtitles | هذا لم ينقص أبداً من ولائي الشخصي لك |