| Sahnede hiçkimsenin anlayamayacağı kadar güzel anlarımız oldu. | Open Subtitles | كان لدينا لحظات علي خشبة المسرح ابدا لن يفهمها احد |
| Yazıtı, imparatorun anlayamayacağı bir Sankskrit dilinde okudu. | Open Subtitles | لقد نطقت التعويذه باللغه القديمه التى لم يفهمها الامبراطور |
| Hiçbirimizin anlayamayacağı olağanüstü güçler var. | Open Subtitles | هناك أشياء قوية خارجه لا أحد منا يستطيع فهمها |
| Başka hiç kimsenin anlayamayacağı bir şeyi anlıyormuş gibi hissedersiniz. | Open Subtitles | تشعر و كأن كلاكما فقط تفهمون شيئاً لا يفهمه الآخرون. |
| anlayamayacağı ve beklemeyeceği bir şey yapmak gerek. | Open Subtitles | هذا هو الشيء الوحيد الذي لن تفهمه أو تتوقعه |
| anlayamayacağı hiçbirşey yok, ve bu onu endişelendiriyor. | Open Subtitles | ما من شيء إلا ويمكنه فهمه وهذا يثير ذعره |
| İkimiz dünyadaki 8 milyar diğer insanın asla anlayamayacağı bir şaka gibiyiz. | Open Subtitles | نحن الإثنان في مزحة ، الثمان بلايين الآخرين على الكوكب لن يفهموها |
| Senin, hiçbir erkeğin anlayamayacağı şeyler. | Open Subtitles | أشياء لن تفهمها أنت ولا أى رجُل أخر |
| Her nasılsa yalnızlık ve sorumluluk evini kaybetme ve başka bir yere alışmaya çalışma benimle ilgili kimsenin anlayamayacağı şeyleri anlamasını sağladı. | Open Subtitles | لكن عبر الانعزال والأعباء، وفقدان كوكبنا والعيش بآخر، يفهم أشياء عنّي لا يفهمها أحد. |
| Bak, yaşadığım tecrübelerin beyaz bir erkeğin ne kadar denerse denesin anlayamayacağı yönleri var. | Open Subtitles | اسمعن، هناك جوانب معينة من تجربتي لن يفهمها الشاب الأبيض مهما حاول. |
| Dünya üzerinde başka kimsenin anlayamayacağı şeyleri anlamak konusunda birbirimize destek olduk. | Open Subtitles | كنا مع بعضنا لكي نفهم" "الأشياء التي لم يفهمها أحد آخر |
| Dünyayı kimsenin anlayamayacağı bir şekilde görmeni sağlarlar. | Open Subtitles | بعيدةً للنظر لهذا العالم ولا أحد حتى يستطيع فهمها. |
| Buna soysuzların kolay kolay anlayamayacağı 'bir soylu nezaketi' denir. | Open Subtitles | هذا ما يسمى بكياسة النبلاء و الاوغاد الوضيعون لا يمكنكهم فهمها اطلاقاَ بسبب طمعهم |
| Ve bir kez daha Maeby kendini, hayatta mesafe kat etmiş ve bunu Maeby'nin anlayamayacağı yollarla yapmış biriyle birlikte buldu. | Open Subtitles | ومجدداً، وجدت نفسها مع شخص لم يمضي قدماً بحياته فقط بل أنه قام بذلك بطرق لا تستطيع فهمها |
| Karşınızdaki insanın anlayamayacağı bir şeyi asla söylemeyin veya yapmayın. | Open Subtitles | لا تقل أو تفعل أي شيء لا يستطع الشخص المقابل لك أن يفهمه |
| Karşınızdaki insanın anlayamayacağı bir şeyi asla söylemeyin veya yapmayın. | Open Subtitles | لا تقل أو تفعل أي شيء لا يستطع الشخص المقابل لك أن يفهمه |
| Senin gibi adamların asla anlayamayacağı şeyden. Öyle mi? | Open Subtitles | لأنني أتكلم عن العواطف شيء أمثالك لن يفهمه |
| Bir Peacekeeper'ın anlayamayacağı kadar karışık, öyle mi? | Open Subtitles | مُعقد للغاية يصعب على أحد البيس كيبر أن تفهمه ؟ |
| Sen ve senin şu neşeli hırsız çetenin anlayamayacağı bir şeyle ilgili. | Open Subtitles | هذا حول شيء قد لا تفهمه أنت أو جماعتك من اللصوص |
| İşte bu bir Doğulu'nun asla anlayamayacağı bir şey. | Open Subtitles | هذا الذي لن يستطيع الانسان الشرقي فهمه |
| Senin gibi bir adamın asla anlayamayacağı birşey. | Open Subtitles | هذا شئ لايمكن لشخص مثلك فهمه أبداً |
| Diğer insanların bilemeyeceği ya da anlayamayacağı şeyler gördük. | Open Subtitles | رأينا اشياء الناس الآخرين لن يعرفوها او يفهموها |
| Mankafa birinin anlayamayacağı nedenler. | Open Subtitles | أسباب ساذجة مثلك لن تفهمها |
| Sanırım onların anlayamayacağı şeylerin mantıklı bir açıklaması olduğuna inanması senin gibi insanlar için çok daha kolay olur. | Open Subtitles | أعتقد أنّه من أسهل بكثير لأناس مثلك أن يصدّقوا أنه يوجد تفسيرات منطقية لأشياء لا يفهمونها |