| Atın üzerinde dik duramadım, at büyük bir adım attı ve öne savrularak atın kafasının arkasına yüzümü çarptım. | TED | لم أستطع أن أثبت نفسي مستقيمة على السرج. وعندما نزلنا خطوة كبيرة، اندفعت للأمام وضربت بوجهي خلف رأس الحصان. |
| O at hırsızının elinden ancak bu kadarı mı geliyor? | Open Subtitles | هل ذلك أفضل ما يُمكن لذلك الحصان العجـوز أن يفعــله؟ |
| Bence bir at seni gerçekten üzerinden atmak isterse atar. | Open Subtitles | أعتقد إذا اراد الحصان أن يلقى بك ، سوف يفعل |
| Ülkenin kırsal bölgelerinden bile... millerce at sürerek gelen var. | Open Subtitles | حتى أن البعض جاء من الريف راكبين ظهور الخيول لأميال |
| Biliyorsun, eğer yakından bakarsan, onlar gercekten de at kafası. | Open Subtitles | كما تعلمين , إذا ألقيتى نظرة أقرب, فإنهم حقاً خيول |
| Buffalo Bill, Harika at Ömer'i istiyor. İyi para veriyor. | Open Subtitles | بافاو يريد ان يشترى الحصان العجيب، سوف يدفع مبلغ جيد |
| Hey, at surat! Çek şu turta kancalarını Yaz Eğlence Setinden! | Open Subtitles | انتي يا ذي وجه الحصان ، ابعدي حوافرك عن ما أريده |
| Anladın işte. Ve şu 'haham'ın sakalı? Yüzde yüz at kılı. | Open Subtitles | أصبت، أما لحية المعلّم فكانت مئة في المئة من شعر الحصان |
| Bu at yarı delidir, efendim. Hiçkimseyi dinlemez. Uzak durun. | Open Subtitles | ذاك الحصان غاضب يا مولاي لا نستطيع فعل شي أتركه |
| Komik saçları olan at yaptı. Keçi de işin içinde. | Open Subtitles | لقد فعلها الحصان ذو الشعر الغريب وكان متفقا مع العنزه |
| Bu at yanımda pek mutlu değil. Ama onu suçlayamam. | Open Subtitles | إن هذا الحصان ليس سعيداً معي و أنا لا ألومه |
| "Sayın bay Striker, duyduğuma göre sizde gereğinden fazla at varmış." | Open Subtitles | عزيزي السيد سترايكر : لقد سمعت بأن لديك الكثير من الخيول |
| - Bir at sürüsünü güneye götürüyoruz tepenin hemen ardında. | Open Subtitles | نحن نقود قطيع من الخيول إلى الجنوب بضبط فوق التل |
| Evet ve eğer dileğin at olsaydı, şimdi biftek yiyor olurduk. | Open Subtitles | أجل , وإذا تمنيت أن تكونوا خيول نحن سوف نأكل الأستيك |
| buklelerini de geriye at, buklelerini de geriye, geriye, geriye at | TED | ارمي تلك التجعدات ارمي وارمي وارمي تلك التجعدات، |
| Silahlarını yere at, ellerini kaldır ve yüzünü bana dön! | Open Subtitles | ألقي بعيداً بأيّ أسلحة، وضع يديكِ فوق رأسكِ، وإستدر وواجهني |
| Şuna bir göz at ve fikrini söyle. | Open Subtitles | ألقِ نظرة على هذا و أخبرْني الذي تَعتقدُ بأنّه. |
| Babanın bahis oynadığı atlar dışında hiç at gördün mü, evlat? | Open Subtitles | بني ، هل سبق ورأيت حصاناً لم يراهن والدك عليه ؟ |
| Gidip bavuluna bir kaç şey at. Bana da battaniye getir. | Open Subtitles | إذهب و ضع بعض الأغرض في حقيبتك و أحضر لي بطانية |
| Bu böcek, kılımsısolucanın ya da at kılı solucanının larvasını yuttu. | TED | ابتلع هذا الصرصور يرقة الدودة المعقدة جدًا أو دودة شعر الخيل. |
| - İçine bir göz at. - Büyük olasılıkla içinde yazı vardır. | Open Subtitles | القي نظرة في داخله أنا متأكدة أن هناك كتابة عن المناسبة فيه |
| Şu nükleer silah santralini vurduğunuzda, benim için de bir bomba at. | Open Subtitles | عندما تصل الى مصنع الأسلحة النووية إرمي قذيفة من أجلي |
| Günler sonra, kaybolan at yedi yabani at ile birlikte geri döner. | TED | وبعد عدة أيام عاد الحصان ومعه سبعة أحصنة برية. |
| Şuna bir göz at. XF-11, bir casus uçağı. Her santimini ben tasarladım. | Open Subtitles | ألق نظرة ، طائرة تجسس اف اكس 11 صمّمت كلّ بوصة منها بنفسي |
| Bak, barajı şaşırtmanı istiyorum topu Claire'e at, kendini iyi hissetmesini sağla, anlarsın ya? | Open Subtitles | ارم الكرة إلى جهة ـ كلير ـ كي تشعر بأنها جيدة هل تستطيع فعل ذلك ؟ |
| Bir numara için geri kalan her şeyi fırlat at. | Open Subtitles | ! فقط أرمي كل شيء بعيدًا ما عدا لرقم واحد |