| Bu güvensizlik bir takım yalancı... haberciler tarafından, yetkililere iletilmiş. | Open Subtitles | ولقد رأينا نتائج عدم الثقة في صورة الكذب والإفتراضات المسبّقة |
| Doğduğumdan beri kuşku ve güvensizlik dolu bir çevrede yetiştirildim. | Open Subtitles | منذ لحظة ولادتي نشأت وسط بيئة من الشك وإنعدام الثقة |
| Bu arada, güvensizlik demokrasi için her zaman çok önemli olmuştur. | TED | وبالمناسبة، لطالما كان انعدام الثقة مهما للديمقراطية. |
| Geçmişlerindeki sömürücülük de göz önüne alınınca güvensizlik genlerine yerleşmiş. | Open Subtitles | بالنظر إلى تاريخهم الطويل في الاستغلال فإنّ انعدام ثقة الهنود مطبوعة في جيناتهم |
| Şu hastayı bulana kadar güvensizlik sorununu arka plana atabilir misin? | Open Subtitles | هل بإمكانك تأجيل شعورك بعدم الأمان حتى نعثر على هذا المريض؟ |
| Bu yüzden milletvekilleri ve onların temsil ettiği insanlar arasında yaratıcı bir güvensizlik var. | TED | هذا هو السبب الذى من أجله يوجد لدينا انعدام الثقة الخلاق هذا بين الممثلين و الذين يمثلونهم. |
| Böylesi bir korku ve güvensizlik bulaşıcıdır. | TED | هذا الشعور بالخوف وعدم الثقة كان معدياً. |
| Sonuç olarak, korku, kaçınma, güvensizlik ve yanlış anlamalarla dolu bir kısır döndü oluşmuştu ve bu, kendimi güçsüz hissettiğim bir savaştı, her türlü barış ve uzlaşma kurabilmekten acizdim. | TED | في الواقع، حلقة مفرغة من الخوف، والهروب، عدم الثقة وسوء الفهم كانت قد تشكّلت وقد كانت معركة شعرت فيها بالعجز وغير قادرة على تكوين أي نوع من السلام أو المصالحة. |
| Kaçırılan fırsatlar ve fark edilmemiş potansiyeller için bir bedel ödüyorlar ve bütünlük, bağlantı aradığınız yerlerde, güvensizlik ve zarar yaratıyorlar. | TED | خسائر الفرص الضائعة و الإمكانيات الغير مستغلة، توّلد انعدام الأمان وانعدام الثقة حيث تبحث إثبات الذات والتواصل. |
| Ne yazık, 48 yıl evlilikten sonra... ..aramızda güvensizlik var. | Open Subtitles | شيء حزين بعد 48 سنة من الزواج بدأت عدم الثقة تتسلل لعلاقتنا |
| İşin gücün dedikodu dedikodu dedikodu! Dedikodu iyi insanların isimlerini lekeler ve kuşkuyla güvensizlik yaratır! | Open Subtitles | النميمة تشوه سمعة الناس وتخلق الريبة وقلة الثقة |
| Ümitsiz vakasınız! güvensizlik sizin kanınıza işlemiş! | Open Subtitles | هذا بلا أمل , أنتم لا تحملون الثقة الإنسانية لبعضكما |
| Bu bir denemeydi. Bunu güvensizlik olarak algılama. | Open Subtitles | السبب هو مكالمة هاتفية، لا تلقي باللوم على الثقة. |
| Yalan, ihanet güvensizlik yaratmak onun işi artık. | Open Subtitles | بات يلجأ إلى الأكاذيب والخداع وزعزعة الثقة |
| Kendinden şüphe etme ve güvensizlik ortamına hoş geldin | Open Subtitles | . مرحباً بك فى حياة عدم الأمان و عدم الثقة بالذات |
| güvensizlik, hilekarlık, nefret, kötü niyetler ve kaos. | Open Subtitles | انعدام الثقة و الغش و الكراهية و الفساد و الفوضى |
| Yani yalan ve güvensizlik üzerine kurduğun ilişkiye göz yummamı istiyorsun. | Open Subtitles | إذن تطلب منّي أن أتغاضى عن علاقة مبنية على أكاذيب وعدم ثقة |
| Depoyu tam doldurmamam buna sebep oldu ve o katlanır pvc bölme, bir güvensizlik abidesi. | Open Subtitles | تسبب بهذه المشكلة لعدم مليء خزان الوقود حاجز التقسيم هو علامة عدم ثقة |
| Tanrım, alt tarafı kasayı beş veya on kere boşalttık bu ne güvensizlik böyle. | Open Subtitles | يا إلهي،تقومين بتفريغ الدرج خمس أو عشر مرات و فجأة لا يوجد ثقة |
| Aslında, biraz güvensizlik ile birlikte, gözümün önündeki bir sorunu çözmeye çalışıyordum. Sadece bu, bu şekilde açığa çıkmadı. | TED | بالواقع كنت احاول ان اكون, مع البعض من الاحساس بفقد الأمان, لحل مشكله أواجهها أمامي, ولكن ذلك لم يجدي نفعاً. |
| Gerçek şu ki, ünlülerin derin cepleri ve daha derin güvensizlik duyguları var. | Open Subtitles | الحقيقه هي ان المشاهير لديهم الامكانيات الماليه الكبيره وحاله من عدم الامان |
| Kim güvensizlik duymuyor, biliyor musun? | Open Subtitles | انتي تعلمي من ليس مستقر ؟ بوجارت ليس مستقر هنا تعني : انه ليس لديه ثقه في نفسه وغير مستقر |