| Bankalara, kafeteryalara, huzurevlerine, Çin lokantalarına ve tren istasyonlarına gittiler. | TED | ذهبوا إلى البنوك، المحلات، دور العجزة، المطاعم الصينية ومحطات القطارات. |
| Nazi yetkililerinden Brüksel tren İstasyonuna gitmelerini söyleyen bir celp almışlardı. | TED | استلما استدعاءً من السلطات النازية بالذهاب إلى محطة القطارات في بروكسل. |
| tren frenlerinin içersinde, en azından Almanyadaki tren frenlerinde frenlerde bulunan bir parça domuz kemiği külünden imal edilmektedir. | TED | في مكابح القطارات .. في مكابح قطارات ألمانيا على الاقل حيث يوجد جزء من المكابح مصنوع من رماد العظام |
| Ve Frankfurttan Cologne'ye tren ile nasıl gittiğimi, bu esnada ne sıklıkla arama yaptığımı görebilirsiniz. | TED | وبإمكانكم أيضاً رؤية كيفية انتقالي من فرانكفورت بالقطار إلى كولون ، وكم مرةٍ أقوم بإجراء اتصال أثناء ذلك. |
| Bir keresinde uzunluğu buradan Madonna dei Prati'ye kadar olan bir tren gördüm. | Open Subtitles | رأيت مرة قطاراً طوله من هنا حتى مادونا دي براتى |
| Arkadaşlarmış zaten. Dedem bir tren soygununda onun hayatını kurtarmış. | Open Subtitles | كانوا أصدقاء , جدي أنقذ حياته خلال عملية سطو للقطار |
| Ve Willy Güneydoğu tren hattının güvenlik şefinin ofisine girdi. | Open Subtitles | وويلي اقتحم مكتب المرسل في خط السكة الحديد الجنوبي الشرقي |
| Ve görüldüğü gibi, ilk tren yolcularının bazıları domuzlar ve koyunlardı. | TED | و كما ترون, بعض أوائل ركاب القطار كانوا خنازير و خراف |
| Bir kilometre kadar kuzeyinde, terkedilmiş tren bakım deposu var. | Open Subtitles | هناك ساحة مهجورة لصيانة القطارات على بعد نصف ميلاً شمالاً |
| Deep Space Nine" yarışması "Star Trek: Voyager" yarışması veya model tren olabilir. | Open Subtitles | أسئلة عن ستارتريك الفضاء السحيق التاسع أسئلة عن ستارتريك الرحالة أو نماذج القطارات |
| Hava alanlarını, otobüs duraklarını, tren istasyonlarını, her yeri kontrol edin. | Open Subtitles | و اجعليهم يتفقدون المطارات و محطات الحافلات,ومحطات القطارات و كل شيء |
| Lokomotif dumanının tren meraklıları arasında ikinci ölüm sebebi olduğunu duydum. | Open Subtitles | سمعت أن دخان العربات هو السبب الثاني لموت المعجبين في القطارات |
| Program Norveç’teki 2000 tren meraklısına uyacak. | TED | سيناسب 2000 من مراقبي القطارات في النرويج. |
| Akrabalarına Brüksel tren istasyonuna gitmemeleri için yalvardı. | TED | ترجت أقاريها ألا يذهبوا إلى محطة القطارات. |
| tren aradan geçtiğinde uyanık, kayıplara karışacaktı. | Open Subtitles | كاد يقتلنا ذلك الفتى عندما تعلق بالقطار وهو مسرع |
| tren seyahatinden olmalı. Hep çok sevmişimdir. | Open Subtitles | يجب أن يسافر بالقطار فأنا أستمتع به دائما |
| Sabah erkenden trene bindik, çünkü saat 1:00 den sonra başka tren yok. | Open Subtitles | أخذنا قطاراً باكراً لم يكن هناك أى قطار حتى الواحدة |
| Bakın, tren yerine otobüse binebilirsiniz, kalkmak üzere. | Open Subtitles | هناك خدمة حافلة بديلة للقطار إنها على وشك الإنطلاق |
| Havalimanlarını, tren istasyonlarını ve otobüs garlarını da tutmuşlardır. | Open Subtitles | سيكونون بالمطار، محطات السكة الحديد ومحطات الباص |
| Oraya ulaşınca, sarp bir yokuş var, tren orada yavaşlar. | Open Subtitles | عندما نصل هناك, يوجد منحدر مائل سيبطىء القطار من سرعته |
| 1895 yazında, teknolojinin en yeni hızlı tren harikasını görmek için insanlar Coney Island'a akın etti: Parande Trenine. | TED | في صيف عام 1895، غمرت الحشود ممر جزيرة كوني لرؤية أحدث أعجوبة تكنولوجية من القاطرة الدوارة: السكك الحديدية الدوارة. |
| tren yolu destek hattı olacaktı. Biz yolu sona vardıracaktık. | Open Subtitles | سكة الحديد سَتَكُونُ خَطّاً لأمدادتهم ونحن سَنَكُونُ الوسيلَة إلى انهائه |
| Bunlar bize bizim tren enkazında neler olabileceği bilgisini veriyor. | TED | إنها تعطينا فكرة عن ماذا يحدث لنصبح أمام صدمة قطار. |
| Birazdan duyacağınız gibi, tren sesine tepki vermeyecekler. | TED | ستسمعون قطارا بعد لحظات لا يتفاعلون معه. |
| Ama bu bina, tren raylarının yanından geçtiği tek bina. | Open Subtitles | لكنّ هذا المبنى هو المبنى الوحيد الموجود قبالة السكة الحديدية |
| Aradan geçen tren zanlıyı uzaklaştırdı... | Open Subtitles | قطارٌ عابر يعيق رجال الشرطة عن المشتبه به |
| Sanki bu buharlı tren hoşuna gitmiyor da. | Open Subtitles | كما لو أنك لا تستمتعين بقطار صلصة مرق اللحم هذا ، هيا |
| Etik ve Hedge ormana vardıklarında tan ağarıyordu ve tren yavaşladı. | TED | كان الصباح والقطار كلاهما يبزغ عندما وصلت إيثيك بصُحبة هيدج إلى الغابة. |