| En basitçe, aygıt her nakli hafızasında tutar. | Open Subtitles | ببساطة شديدة ، الجهاز يحتفظ بذاكرة كل إنتقال |
| Miselyum, her türlü araziye yayılır. Toprağı sıkı sıkıya kavrar ve bir arada tutar. | TED | الميسيليوم تخترق جميع المسطحات إنها تمسك التربة معا. هي في غاية التماسك |
| Bunu öğrenmenin bir yolu var. İlçe, mülk kayıtlarını tutar. | Open Subtitles | هناك طريقة واحدة للتأكد المقاطعة تبقي سجلات للأملاك |
| Direksiyonu tutar mısın? Sigaramı yakayım. | Open Subtitles | هلا أمسكت بالمقود ريثما أولع سيجارتي؟ |
| Biraz tutar mısın? Şu telefona bakayım. | Open Subtitles | امسك هذا للحظة واحدة سوف اتلقي المكالمة |
| Bu noktada haklısın. Eski toprağı ayakta tutar, ha? | Open Subtitles | لديك نقطه هنا تحتفظ بالأيدى العجوزه مستقره |
| Ahizeyi elinde tutar ve benim onun için numarayı çevirmemi isterdi. | TED | يمسك بالسماعة ويتوقع مني أن أطلب له الرقم. |
| Bu seni hayatta tutar. | Open Subtitles | هذا سوف يبقيك حياً تنفس خلال هذه يا جروج |
| Bir anne ve iki genç çocuk için yeterli besleyici, düşük maliyetli beslenme ayda dört yüz yetmiş yedi dolar tutar. | TED | فالنظام الغذائي منخفض التكلفة والمغذي بشكل كاف لأم وطفلين صغيرين يكلف 477 دولارًا شهريًا. |
| Oyun hamuruyla canlandırılmış seks sahneleri en az 30 milyon tutar. | Open Subtitles | سيكلف على الأقل 30 مليون دولار بكل مشاهد الجنس فيه |
| Hemen sadede gelelim. Kurt'u deniz tutar. | Open Subtitles | نحن سنكون سريعين لان ووف يصاب بدوار البحر بسهولة |
| Görünüyor ki, edememişsin. Eldivenlerimi tutar mısın? | Open Subtitles | يبدو أنك لم تفعل، هلا حملت قفازاتي؟ |
| Metro biletlerini oniki yaşındayken aldığı bir cüzdanda tutar. | Open Subtitles | دائما ما يحتفظ بتذاكر المترو منذ كان عمره 12 سنة |
| Size güç ve zenginlik sözü verdim ve Maltazard her zaman sözlerini tutar. | Open Subtitles | اني اعدكم بالثراء والقوة و مالثازار دائما يحتفظ بوعوده |
| Aynı zamanda öpüşür, el ele tutar, birbirlerinin sırtlarını sıvazlarlar. | TED | إنها أيضا تُقبل، تمسك اليدين، يربت كل واحد منها على ظهر الآخر. |
| Onları şu şekilde tutar, kafalarını geriye iter ve boyunlarını ovarsın. | Open Subtitles | تمسك بهم هكذا وتدفع رئسهم للخلف و تبدأ بفرك الرقبة |
| Pekâlâ, annem parasını üst katta tutar. | Open Subtitles | حسنا، امم، امي تبقي مالاً في الطابق العلوي |
| Dolce'nin gönderdiği iki kıyafeti tutar mısın? | Open Subtitles | هلا أمسكت بهاتين البدلتين اللتين أرسلهما "دولتشي" سابقاً؟ |
| - Bunu tutar mısın? - Pekala. | Open Subtitles | امسك هذا بدلا منى |
| İyi bir kadın bazı şeyleri gizli tutar. | Open Subtitles | إن المرأة المحترمة تحتفظ بخصوصية بعض الأشياء |
| Bir tane karşılıksız iyilikçi ayakta kaldı, silahı tuttu ve yukarı doğrulttu, tıpkı bir İsa heykeli tutar gibi, tıpkı ayda bir delik açmakla tehdit ediyormuş gibi. | TED | وبقي ما تبقى من عديمي المنفعة واقفاً أمسك بمسدس ووجهه الي، وكأنه يمسك باليسوع رهينة، ويهدد وكأنه سيحدث ثقباً في القمر. |
| Seni iyi tutar, onu içmezsen küçük kıçını tekmelerim. | Open Subtitles | لأنه يبقيك هادئاً و سلساً عندما أركل مؤخرتك |
| Pide arası sosis ve salataysa 2.5 şekel tutar. | Open Subtitles | سعر السجق مع السلطات في رغيف بلدي يكلف 2,5 شواقل |
| Şu bebeklerden birini birkaç saatliğine kiralasam ne tutar? | Open Subtitles | كم سيكلف تأجير واحده من هؤلاء الصغار لمدة ساعتين ؟ |
| Çünkü tekneye binemem, beni deniz tutar. | Open Subtitles | لأني لا استطيع ان اركب القوارب اشعر بدوار البحر |
| Matematik kitabımı unuttum. Şunu tutar mısın? | Open Subtitles | (بارت) نسيت كتاب الرياضيات ، هلاّ حملت هذه لي؟ |
| - Vücutlarımız birbirimizi sıcak tutar. | Open Subtitles | ماذا ؟ أجسامنا متلاصقة سوف تحافظ على دفئنا |
| Tamam güzelim. Bu ağzımı kapalı tutar. | Open Subtitles | حسناً , أيتها الجميلة هذا سيبقي فمي مغلقاً |
| Bunu yapamam, beni hava tutar. | Open Subtitles | لا أستطيع فعل هذا أنا عندى دوار المرتفعات |