| Hayır! Bak! İstediğin çizimi al ama çocuğa zarar verme. | Open Subtitles | انصت ، خذ اللوحات لو رغبت، لا تؤذي الفتى فحسب |
| Ama Fett'e zarar vermek istemezsin çünkü adamım bunun geri dönüşü yok. | Open Subtitles | ولكنك لا تريد أن تؤذي فيت لأنه يا رجل لن تعيش بعدها |
| Tamam, o halde orada birine zarar vermenin ne kadar zor olduğunu biliyorsundur. | Open Subtitles | حسناً ، جيد ، إذاً تعرف كيف من الصعب أن تؤذي أحداً هناك |
| - Kendini incitme. - Sana söyledim, sana da söyledim. | Open Subtitles | لا تؤذي نفسك لقد اخبرتك ، و اخبرتك أيضاً |
| En azından kullanma klavuzunu okuyup zarar vermeyeceğini anlayıncaya kadar. | Open Subtitles | على الأقل حتى يقرأوا كتيب .التعليمات ويكتشفوا أنها لا تؤذي |
| Sana hatta daha kötüsü bir başkasına veya kendisine zarar verecek. | Open Subtitles | سوف تؤذيك بشكل أسوأ من هذا أو تؤذي غيرك أو نفسها |
| Eğer bu adama... oğluna zarar verirsen, kendine zarar verirsin. | Open Subtitles | .إذا أذيت هذا الرجل ، أبنك ، فأنك تؤذي نفسك |
| Yapmak istemiyorum ama bu odadaki kimseye zarar vermeyeceğine söz verirsen sikini yalayacağım. | Open Subtitles | لا أريد ذلك لكن إن وعدت ألّا تؤذي أحداً بهذه الغرفة سألعق قضيبك |
| Bu şeyler zarar verebilir, en azından bu bu bıçaklar. | Open Subtitles | هذه الأشياء يمكن أن تؤذي على الأقل مع هذه الشفرات |
| Bu son iki yılda kendine üçüncü defa zarar vermeye çalışman. | Open Subtitles | هذه هي المرة الثالثة خلال عامين أن تحاولي أن تؤذي نفسك |
| Bu listenin şirkete nasıl bir şekilde zarar vereceğini bulabilir misin? | Open Subtitles | هل يمكنك أن تجد كيف أن هذه اللائحة يمكن تؤذي شركتنا؟ |
| Ama daha fazla insan zarar görmeden birinin seni durdurması gerekiyordu. | Open Subtitles | ولكن يجب علي احدهم ايقافك قبل ان تؤذي المزيد من الناس |
| Problem, kötü yaşam ortamı, kötü barınma ve mikropların insanlara verdiği zarar. | TED | سكن رديء, و الحشرات التي تؤذي الناس و لا واحد من ذلك مقيد بجغرافيا |
| Ve böyle muhitler, mesela Kaliforniya'nın 'Central Valley', konut piyasasının çökmesiyle ve benzin fiyatlarının artmasıyla zarar görmekle kalmadı, yerle bir oldular. | TED | وهذه هي الأحياء، على سبيل المثال، في وادي وسط كاليفورنيا التي لن تؤذي عند انفجار فقاعة الإسكان وعندما ارتفعت أسعار الغاز؛ تدمرت |
| Radyasyon, DNA'ya zarar verebilecek bir işlem olan darbeler sonucunda atomun elektronlarını söküp attığında tehlikeli hale gelir. | TED | الإشعاعات تصبح خطيرة عندما تمزق ذرات الالكترون بعيداً بسبب التصادم، هذه العملية قد تؤذي الحمض النووي. |
| Bazı insanlar için, sinir yollarındaki aksaklıklar, sağlıklarına zarar verebilecek aşırı bir kaşıntıya sebep olabilir. | TED | لدى بعض البشر، قد تسبب أخطاء في السبل المسؤولة عن كل هذا حكة مفرطة يمكن لها أن تؤذي الصحة فعليًا. |
| Onun duygularını incitme yoksa seni yolda bırakır. | Open Subtitles | لا تؤذي مشاعرها وألا سوف تتعطل بنا جيدا. |
| Kızını kaybetmenin nasıl olduğunu biliyorsun. Başkasınınkini de incitmek istiyor musun? | Open Subtitles | تعرف معنى أن تفقد ابنة أتريد أن تؤذي شخصاً آخر فعلاً؟ |
| Bu bilgi oğlunu incitmez eğer incitiyorsa bu benim için ilişki sayılmaz. | Open Subtitles | تلك المعلومة لن تؤذي طفلك وان فعلت, فهذه العلاقة ليست جيدة لي |
| Ya duygularını inciteceksin ya da her geldiklerinde köşe bucak saklanacaksın. | Open Subtitles | اما ان تؤذي مشاعرهم .او ان تقضو حياتكم بالاختباء كلما مروا لزيارتكم شششش,لقد جاؤو |
| Sen sadece kendini ve çevrendekileri incitiyorsun. Gerçekten istediğin bu mu? | Open Subtitles | أنت تؤذي نفسك، و تؤذي كل من حولك أهذا ما تريده حقاً؟ |
| Sırılsıklam terliyorum ve lensler gözlerimi acıtıyor ve hiçbirini önemsemiyorum çünkü körkütük âşık oldum. | TED | كنت أتعرق بقدر كبير وكانت العدسات اللاصقة تؤذي عَيْنَيْ، ولم يكن شيء من ذلك يهم لأني كنت غارقاً في الحب. |
| Bak asık surat, bir bıçak ancak batarsa canını yakar. | Open Subtitles | أنتيأيتهاالمسنةّ, ِالسكاكين تؤذي فقط عندما تطعنك |
| Artık beni incitmene izin vermeyeceğim. Kimseyi incitmene izin vermeyeceğim! | Open Subtitles | لن أدعك تؤذيني بعد الآن لن أدعك تؤذي أيّ أحد |
| Ama bana onun neye benzediğini söylemelisin. Böylece başka birini incitmeden onu bulabilirim. | Open Subtitles | لكني أريد منك أن تحدثني عن شكلها لكي أجدها قبل أن تؤذي أحداً آخر. |
| Şehrin sokakları onun küçük, hassas ayaklarını incitiyor. | Open Subtitles | حسنا إن شوارع المدينه تؤذي أقدامها الحساسه جدا |
| Küçük kızın canını yakma! Bırak gitsin. | Open Subtitles | لا تؤذي الفتاة الصغيرة أطلق سراحها |
| Sırlar ortaya çıkınca can acıtır. | Open Subtitles | الأسرار تؤذي بشكل أقل بمُجرد أن تظهر للعلن |
| Lütfen Penny'yi incitmeyin, Bayan P. | Open Subtitles | "ارجوكِ لا تؤذي "بيني "سيدة"بي |
| - Kolumu acıtıyorsun. | Open Subtitles | -أنت تؤذي ذراعي -حسنا ,أنا متوتر قليلا |