| Son yıllarda, dükkan-sınıf uygulamasını destekleyen maddi kaynaklar tamamen kesilmiş bulunuyor. | TED | و في العقود الأخيرة, الكثير من التمويلات للدروس الحرفية اختفت تماما. |
| Burası McMurdo'nun kendisi. Yazın burada bin kadar insan çalışır, ve kışın 200 kadar burası altı ay boyunca tamamen karanlık iken. | TED | هذه ماكموردو نفسها. حوالي ألف شخص يعملون هنا في الصيف، وحوالي 200 في فصل الشتاء عندما تكون مظلمة تماما طيلة ستة أشهر. |
| Mesele şu ki hem dış hem de iç görüntüler oldukça doğruydu. | TED | ما في الأمر أنه، كل من الصور الداخلية والخارجية تعتبر حقيقية تماما. |
| İçinde bulunduğumuz uluslararası durumda, böylesine bir toplantı Pek mümkün değil. | Open Subtitles | في الحالة الدولية الراهنة ، حتى الاجتماع سيكون من المستحيل تماما. |
| O gün iyi haberler aldım ve bugün burda kanserden kurtulmuş olarak duruyorum, yardıma ihtiyaç duymadan yürüyorum ve sekerek ilerliyorum. | TED | لقد تلقيت اخبارا جيدة ذلك اليوم انا اليوم قد شفيت تماما من السرطان وانا اسير بدون اي مساعدة واتامل بمستقبل مشرق |
| Ama bunun aslında o kadar da önemli olmadığını anlamalıyız. | TED | ولكن علينا ان نكون واضحين تماما عن ماهية ذلك الامر |
| Artık burada güvende değiliz, Oğlum hemen hemen ölüyordu ve sen burada oturuyorsun! | Open Subtitles | نحن لسنا أمنين هنا تماما ابني كان على وشك الموت وأنت تقعد هنا |
| Bana gelince, tabi ki, vücut dilime tamamen inanmam lazım. | TED | و بالنسبة لي طبعا علي ان اثق تماما بلغة الجسد |
| çok azımız tamamen ve acımasız olarak dürüst olma yeteneğine sahip. | TED | قليلون منا لهم القدرة على أن يكونوا صرحاء تماما مع أنفسهم. |
| Bilmiyoruz. Bütün bunları tartışıyo olmamız garip. Ama kömürü düşünürseniz, yanmış buğday taneleride böyle gözüküyor. Kömürden tamamen farklı değil. | TED | والذي يثير الفضول ونحن نناقش هذه الأمور. لكن مثلما تفكرون في الفحم، هكذا ستبدوا حبات القمح. ليس مخالفة تماما للفحم. |
| Ve çocuklarını doktora getirmek için iki, üç ve bazen de dört otobüse binmiş annelerin yorgunluğu oldukça belirgindi. | TED | و التعب المضني للامهات اللواتي اخذن اثنان, ثلاثة, في بعض الاحيان أربعة باصات ليجلبن اطفالهن للطبيب كان واضحا تماما. |
| Yaptığım şey de tamamen budur. Bir takım oluşturmaya başladık, bilim adamların olduğu disiplinlerarası bir takım ekonomistlerin, matematikçilerin olduğu | TED | و هذا تماما ما فعلته، بدأنا بوضع فريق للعمل معا فريق من العلماء من مختلف التخصصات اقتصاديون و علماء رياضيات |
| evet. tam olarak ona benzeyen bir kadın İngiltere'de görüldü. | Open Subtitles | امرأة ليست فقط تشبهها لكن هي تماما كانت في انجلترا |
| Zaman ayırdığınız için sağ olun. Ofisiniz Pek şıkmış. Biliyorum. | Open Subtitles | حسنا، أقدّر بأنّك مشغوله هذا تماما المكتب الذى تعملين فيه |
| Erkek DNA'sı ama Kramer'inkini tutmuyor. Daha doğrusu Pek tutmuyor. | Open Subtitles | كان ذكرا، ولكن لا يطابق كرامر، على الأقل ليس تماما. |
| At ya da sığır gübresi kadar iyi olsa gerek. | Open Subtitles | يجب أن تكون جيدة تماما كأسمدة الخيل والبقر، اليس كذلك؟ |
| Uzun zamandir biliyoruz ki bu, uluslarin refahinin iyi bir olcusu degil. | TED | ونحن نعي تماما ان الامتلاك ليس مؤشراً على ان الدول تعيش برخاء |
| Benim hikayem aslında iki yıl önce tam burada Rajasthan'da başlıyor. | TED | تبدأ قصتي هنا تماما في الواقع في راجستان منذ حوالي سنتين. |
| Senin yerinde olsaydım hemen dünyayı değiştirmek için aceleci olmazdım. | Open Subtitles | ولو كنت مكانك لم أكن لأستعجل لتغيير العالم تماما بعد |
| Tabii ki bunun bizim parlementomuzda kurulmasının çok zor olacağının oldukça farkındayım. | TED | بطبيعة الحال، أدرك تماما أنه سيكون من الصعب إقامة ذلك في برلماناتنا. |
| Çarptığını gördünüz mü? Aslında kuyruğunu da kullanıyor. tıpkı laboratuvarda gördüğümüz gibi. | TED | هل رأيتم الإرتطام؟ إنه يستخدم ذيله كذلك تماما كما رأينا في المختبر |
| Şu sıralar tamamıyla hukukla ilgileniyorum ama şiddet duygumu geri kazanmak iyi hissettiriyor. | Open Subtitles | أَنا تماما في القانونِ الآن، لكن اللعنةَ كم أَشْعرُ بالارتياح للحُصُول على العنفِ |
| Haritayla ilgili yaygın efsane, normal ışık altında tümüyle okunamadığıydı. | TED | لقد كانت الأسطورة الرئيسية للخريطة مخبأة تماما تحت الضوء العادي. |
| Sanıyorum ki, o şeyin kendisi üzerinden nasıl işlediğini kesinlikle bilmiyordu. | Open Subtitles | لا أعتقد أنه كان يعلم تماما كيف كان يعمل من خلاله |
| Üzgünüm, ama annem telefon konuşmaları yüzünden tamamiyle patlamaya hazır durumda. | Open Subtitles | أنا اسف لكن امي قد اعلنت الحرب تماما بشأن المكالمات الهاتفية |