Havaya CO2 eklemek yatağın üzerine bir tane daha battaniye atmak gibidir. | TED | إضافة ثاني أوكسيد الكربون إلى الهواء يشبه رمي بطانية أخرى على السرير. |
Bir yerde jonglörlüğün sırrının yakalamak değil, atmak olduğunu okumuştum. | Open Subtitles | قرأت مرة أن المهم في شعوذة ليس اصطياد ولكن رمي. |
Hiçbir yere koşmuyorum, ve bana taş atmayı da bırak! Onu dinle! | Open Subtitles | لن أركض إلى أي مكان , و توقف عن رمي الأحجار علي |
Bay Remy, lütfen ücretsiz beyaz telefonlara gidiniz. | Open Subtitles | المسافرِ رمي الرجاء الذهاب للهاتف الأبيض |
Düğünde buket atma vardı, ve sersem topuk yüzünden kolumu incittim. | Open Subtitles | كان هناك رمي باقة الورد في الزفاف وجرحت ذراعي بخنجر قذر |
Pekala çocuklar öncelikle abilere birşeyler fırlatmak size hayatta. bir şey kazandırmaz. | Open Subtitles | رمي الأشياء على رؤوس البالغيـن ليست الطريقة هذا لن يفيدك في الحيـاة |
Giant'lar domuz derisinden yapılma topu, "H" şeklinde bir yere atıp, zafer kazandılar. | Open Subtitles | ربح الجاينس عبر رمي كرة لمسافة طويلة في ما يشبه هاء كبير بالإنكلنزية |
Erik fırlatmayı durdurmanın cevabı kitapta yok. | Open Subtitles | الجواب في كيف توقف رمي الأجاص ليس في الكتاب |
Bütün bu nedimelik olayı yüzünden bana hava atmak istiyorsun biliyorum. | Open Subtitles | أنا اعلم انك تريدين رمي كل مايتعلق بوصيفة الشرف في وجهي |
Eski alevleri söndürmenin yolunun kendime yenisine atmak olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | أعتقدتُ ان الحل لإخماد شعلتي القديمة هو رمي نفسي في هذه |
Böylece, biyolog bir meslektaşım olan, Jean-François Brunet'le bu şişmiş beyin parçalarını atmak yerine incelemeye karar verdik. | TED | فبدلاً من رمي هذه القطع من الدماغ المتورم، قررنا مع جان فرانسوا برونيه، وهو زميلي متخصص في علم الأحياء، لدراستها. |
Kamerayı da atmayı denedi ama onunla iyi mücadele ettiler. | Open Subtitles | لقد حاول رمي الكاميرا لكنهم منعوه بقوة من فِعل ذلك |
Topu arkandan atmayı, arkan dönük sayı yapmayı. | Open Subtitles | كيفية تمرير الكرة خلف ظهرك وكيفية رمي الكرة باتجاه الخلف |
Bay Remy, lütfen ücretsiz beyaz telefonlara gidin. | Open Subtitles | المسافرِ رمي الرجاء الذهاب للهاتف الأبيض |
Benden büyük olan erkek kardeşim, 18 yaşındayken tutuklandı ve taş atma suçlamasıyla hapse atıldı. | TED | لكن أخي، والذي كان يكبرني سنًا، اعتقل عندما كان عمره ١٨ سنة، وأُخذ إلى السجن بتهمة رمي الحجارة. |
Bir sürü tamir takımı var. Cıvata falan fırlatmak ister misin? | Open Subtitles | مجموعه من الادوات المعدنية هل تردين رمي المفتاح عليه ؟ |
Arabaya et atıp, Kujo'yu üstlerine salalım mı? | Open Subtitles | رمي اللحوم في السيارة ووضع كوجو فضفاضة عليها؟ |
Top fırlatmayı biraz bırakıp saati bulmamda yardımcı olur musunuz? | Open Subtitles | هل يمكنك التوقف عن رمي الكرة ومساعدتي في ايجادها؟ |
Ve birden perdeleri duvardan hızla çekti ve çiçekleri pencereden dışarı atmaya çalıştı. | TED | وبعدها نزع الستائر عن الحائط، ثم حاول رمي النباتات من النافذة. |
İtiraf etmeliyim, bıçak fırlatma şovu, oldukça iyi olurdu. | Open Subtitles | حسناً, يجب أن أقول من الممتع أن نرى عرض رمي السكاكين هنا |
Annen iyi bir Katolik'ti falan tamam ama benim gitme zamanım gelince beni ateşe at sonra da balıklara yem et gitsin. | Open Subtitles | كانت أمك الكاثوليكية جيد وكل شيء، ولكن عندما يتعلق الأمر وقتي للذهاب، و مجرد رمي لي على النار وإطعام لي أن السمك. |
Ve Foreman idman arkadaşına atar gibi o müthiş yumruklarını atıyordu ve Ali gemi armasında sallanan adam gibi sallanıyordu. | Open Subtitles | 'وكان فورمان رمي هذه اللكمات معجز تتأرجح 'وعلي وكأنه رجل في التزوير. ' |
Catherine bitkin düşünceye kadar... suya taş attı. | Open Subtitles | جعلته يرمي الأحجار تعلموا رمي الأحجار على الماء |
Bir atış müsabakasından çıktım. Bu yüzden bir silahım vardı. | Open Subtitles | لقد أنهيت للتو بطولة رمي السلاح ولذلك عندي الآن مسدس |
Kafamı yaran taşı neden attın peki? | Open Subtitles | تقصد بأنك لم تتعمد رمي ذلك الحجر التي فتحت جمجمتي؟ |
Cesetleri aynı yere atıyor. | Open Subtitles | يلازم الرجل مكان الصيد ذاته، ومكان رمي الجثث ذاته |