| Darboğazları döngüden ayırarak en iyi duruma getiriyoruz, onları karar döngüsünden çıkarıyoruz. | TED | نحسن من السرعة بإزالة العقبات من المعادلة، إخراجها من دائرة صنع القرار. |
| Ve karıncalar sonraki tura gidip gitmeyeceklerine karar vermek için... ...yuva girişinde öylece bekleyerek... ...içeri gelen karıncalarla kontak kuruyorlar. | TED | والنمل الذين ينتظرون تحديداً في مدخل العش القرار ما إذا كانوا يريدون الخروج إلى رحلة أخرى، يتواصلون مع النمل القادمين. |
| Yukarı çıkışa karar verdiğim o andan itibaren, sarsıcı bir şeyleri algılarım. | TED | أثناء الصعود، تحدث صدمة كبيرة، بدءاً من اللحظة التي أقرر فيها الصعود |
| Biz bir karar aldık. Dün geceden sonra asla içilmeyecek. | Open Subtitles | لقد اتخذنا قراراً بعد يوم أمس ألا نشرب مرة أخرى |
| Mobilya kamyonu geliyor. Ne gidecek ne kalacak karar vermeliyiz. | Open Subtitles | سيأتي حامل الأثاث، وعلينا أن نقرر ما سنبقي وما سنبعث. |
| Öğrenen insanların, karar verebilmeleri için bilgi almalarının dört yöntemi var. | TED | هناك أربع طرق يتلقى فيها المتعلمين المعلومات من أجل إتخاذ القرارات. |
| Kendinizi nasıl hissederdiniz ve bir dahaki sefere nasıl bir karar alırsınız? | TED | بما سيشعرك هذا الأمر وما القرار الذي ستقوم باتخاذه في المرة القادمة؟ |
| Zararı azaltmak gibi genel karar alma prensiplerini koymaları cazip gelmekle birlikte, bu bile hemen etiksel olarak belirsiz kararlara yol açıyor. | TED | وإنه لمن المغري أن تقدم بعض المبادئ العامة بمسألة إتخاذ القرار مثل تقليل الخطر ولكن ذلك قد يقود إلى خيارات معتمة أكثر |
| İnsanlar şu anda 50 doları almayı bir ay beklemeye yeğliyor, ama bu karar çok uzak gelecekte değilse. | TED | لدينا النزعة نحو إختيار 50 دولاراً الآن بدلاً عن الإنتظار لشهر، لكن ليس اذا كان القرار بعيداً في المستقبل. |
| Öyleyse konuşmak, ortak karar vermeye ket mi vurur yoksa yardımcı mı olur? | TED | إذًا فهل تبادل الحديث مع الآخرين يساعد أم يعيق عملية اتخاذ القرار الجماعي؟ |
| Ve bunun sebebi, hem kamu sektöründe hem özel sektörde, karar alma yetkisine sahip kişilerin çoğunun, gerçekten tehlikede olmadıklarını hissetmesidir. | TED | وذلك بسبب أن أغلب الأشخاص الذين لديهم سلطات اتخاذ القرار في كلٍ من القطاعين العام والخاص لا يشعرون بأنهم في خطر |
| Senden bunu istiyorum, çünkü paraya ihtiyacın var. Sana kalmış. karar senin. | Open Subtitles | أطلبك ذلك لأنني أعلم أنك تحتاج لذلك الأمر يعود إليك, القرار لك |
| Hayır, bunu yapamam. Farklı bir karar verene kadar komutanlık kilit altında kalacak. | Open Subtitles | لا لا أستطيع فعل هذا , القياده ستبقى مغلقة حتى أقرر خلاف ذلك |
| Kusura bakmayın ama neyi ne zaman kaşıyacağıma kendim karar veririm. | Open Subtitles | مع كامل احترامي فأنا أقرر هذا الأمر مالذي يشبعني و متى |
| Bak, sonradan pişman olmak istemediğinden medikal bir karar alıyor. | Open Subtitles | هي تبني قراراً طبياً على عدم رغبتها في الشعور بالذنب |
| Efendimiz, bu beklenmedik ziyaret bizi bir karar almaya mecbur bırakıyor. | Open Subtitles | يا سيدي، هذه الزيـّارة غير متوقعة يُـلزمنا الآمر أن نتخذ قراراً |
| Bu Mahkemesi anlamına gelir ki tüm, sonra l biz sadece karar olamaz gerektiğini söylüyorlar bazılarının kaderi , kötü acıklı ölümlü. | Open Subtitles | كل ما تقف عليه هذه المحكمة عندها أقول ، أنه لا يجب علينا فقط أن نقرر مصير بعض ، الأشخاص المثيرين للشفقة |
| Yani tahmin edebilirsiniz ki, anlık karar vermek zorunda olan polis memurları için bu fazlasıyla zarar verici olabilir. | TED | وهكذا يمكنكم تخيل، رجال الشرطة الذين عليهم اتخاذ قرارات فورية يمكن أن تكون في مركز صنع القرارات الضارة جدًا. |
| karar senin ama tahminimce sen konuşana kadar rüyaların durmaz. | Open Subtitles | هذا قرارك, ولكن تخميني أن أحلامك لن تتوقف حتى تفعلي |
| Salak bir iş. Mücadeleye değip değmediğine sen karar ver. | Open Subtitles | فقط عليك أن تقرري ما إذا كان هذا يستحق النضال |
| Mavi ve yeşil gömlek arasında bir türlü karar veremiyorum. | Open Subtitles | اتعلم لم استطع ان اقرر بين القميص الاخضر او الازرق |
| Bir karar verdim. Seni Yeni Zelanda'ya gönderiyorum. Kardeşimin yanına. | Open Subtitles | لقد قرّرت , ســ تذهبــين إلى نيوزيلندا ، عند أَخي |
| Kardeşim ve ben her şeyi kontrol ettik. karar verdik. | Open Subtitles | أنا وأختي تفاهمنا على كل شيء لقد اتفقنا على ذلك |
| Patronuyla görüşecek. Yargıç, kendisi hükümde bulunursa ne yapmaları gerektiğine karar verecekler. | Open Subtitles | سوف يتشاور مع رئيسه في حال إن قام القاضي بإصدار حكم قضائي |
| Bu yakışıklı teğmeni muhteşem organını sıvazlayıp okşarken izleyen bir eşcinselin düşünüp karar vermesi, 5 dakikadan fazla sürebilir. | Open Subtitles | يتطلب الأمر اكثر من خمس دقائق لكي يستطيع الشاذ تحديد قراره بينما يشاهد الملازم الوسيم وهو يداعب عضوه التناسلي |
| Yani, iş hayatında yer almanın her kes için doğru bir karar olduğunu söylemiyorum. | TED | لذا انا لا اقول ان البقاء ضمن القوى العاملة هو الخيار الصحيح للجميع. |
| Bu adam bir makine. Yani tek yaptığı, kazanacakları tahmin edip, karar vermek. | Open Subtitles | هذا الرجل آلة و كل ما يقوم به هو العمل و اختيار الرابحين |
| - Siz seçim hakkına sahip olmayacaksınız, ama karar almadan önce | Open Subtitles | لم تتركوا لي اي خيار لكن قبل ان اتخذ اي قرار |