- Patronlarınız nakit ödüyor ama başka yollarla ödeme de yapıyorlar. | Open Subtitles | رؤسائكم يدفعون لها نقدا لكن قد يكونون يدفعون لها بطرق اخرى |
Bunlar karmaşık şekillerde buluşan karmaşık parçalar ile inşa edilmiş karmaşık şeylerdir. | TED | هذه هي أشياء معقّدة مبنيّة بأجزاء معقّدة التي تجتمع معا بطرق معقّدة. |
Buzul alanlar hiç beklemediğim şekilde hareket ve sesle capacanlı. | TED | الحقول الجليدية عامرة بالحركة و الصوت بطرق لم أتوقعها أبدا. |
Değişik yollardan. Özetle bize bir silah verip kaçmamıza yardım etti. | Open Subtitles | حسناً بطرق مختلفه ، لقد اعطانا سلاح و ساعدنا فى الهروب |
Kyle çok özel ve pek çok açıdan farklı bir çocuk. | Open Subtitles | إن كايل مميز جداً و هو مختلف عن الناس بطرق عدة |
Gürültülü bir materyaldir ve eğer Hollanda'daki gibi şehre çok yakın yollar yaparsak, o zaman sessiz bir yolu daha da severiz. | TED | إنه مادة كثيرة الضجة و إذا بنينا طرق كما في هولندا قريبة جدا من المدن، حينها سنرغب بطرق صامتة |
Mümkün olandan çok daha uzun bir süre ne olduğunu anlayamayacağın yollarla cezalandırılacaksın. | Open Subtitles | ستتم معاقبتك بطرق لا تفهمينها لمدة أطول مما تعتقدين بأنه عقلاني أو ممكن |
Bu göç akımlarından biri fark edemeyeceğimiz yollarla ön plana çıkıyor. | TED | واحدة من تيارات الهجرة تلك تتميز عن غيرها بطرق قد لا ندركها. |
Dilin düşünce şeklimizi nasıl biçimlendirdiğine dair sizinle birkaç örnek paylaştım ve bunu çeşitli yollarla yapıyor. | TED | الآن، لقد أعطيتكم بعض الأمثلة كيف تتمكن اللغة بعمق أن تشكل الطريقة التي نفكر بها، وتقوم بفعل ذلك بطرق متعددة. |
Tüm insanlık tarihinin en etkili bazı matematikçileri ve bilim insanları da konuya, genellikle şaşırtıcı şekillerde, dâhil olmuşlardır. | TED | والبعض من أكثر علماء الرياضيات تأثيرًا على مر التاريخ قد أتفق في الرأي في هذه القضية بطرق مثيرة للدهشة |
Aynı materyali farklı ve şaşırtıcı yeni şekillerde kullanmanıza izin veriyor. | TED | إنها تتيح إستخدام نفس المواد بطرق عديدة مختلفة، وطرق جديدة مفاجئة. |
Ve bu sonuçlar, sermaye sahibi olmayan insanlar tarafından çeşitli şekillerde erişilebilir durumda. | TED | وتلك الحلول يمكن الوصول إليها بطرق مختلفة للناس الذين ليس لديهم رأس المال. |
Sanki neredeyse hataları belli şekilde yapmak üzere yapılmış gibiyiz. | TED | ويبدو الأمر كما لو أننا مصممين لنرتكب الأخطاء بطرق معينة. |
Ve bu müthiş Sedef hastalığı devriminin işleri farklı şekilde yaparak, sürecin bu ters şekli ile elde edildiğini göruyoruz. | TED | ويمكنك ان ترى هذا الإنجاز الهندي لعلاج الصدفية من خلال عكس النموذج التقليدي لعلم الدواء و القيام بالأشياء بطرق مختلفة |
- Ağızdan klamidya bulaşmazdı. - Normal yollardan kapmıştım ben. | Open Subtitles | لم أعرف أنها تنتقل عبر الفم أصبت بها بطرق كلاسيكية |
Bu meydan okuma yeni yollardan düşünmeye başlamamız gerektiği anlamına geliyor ve bence tahta bu çözümün bir parçası olacak, ve ben size neden öyle olduğunun hikayesini anlatacağım. | TED | التحدي يعني أن نبدأ التفكير بطرق جديدة، وأعتقد أن الخشب سوف يكون جزء من ذلك الحل، وسأخبركم قصة اعتقادي هذا. |
Bir çok açıdan, bu sadece bir hayatta kalma olayı. | TED | الآن بطرق مختلفة، ذلك فقط مرتبط بالبقاء. |
Öyle yollar ki, bizim kaynaklarımıza rağmen bizden iyisini yapabilirler. | TED | بطرق لا يمكننا نحن القيام بها بكل ما أوتينا من موارد. |
Elbette, bir asırlık ekonomik kalkınma ve askeri stratejinin gelişimi bize küresel çatışmayı yönetmenin daha iyi yollarını verecektir. | TED | بالتأكيد، قرن من التنمية الاقتصادية وتطور الاستراتيجية العسكرية سيمدنا بطرق أفضل لإدارة الصراع العالمي. |
Yengeçlerin kabuklarının altında bu komplike yapı var, adı Midesel Öğütücü. Yiyecekleri bir kaç farklı yolla öğütüyor. | TED | لدى السراطين بنية معقدة تحت درعها تسمى بالطاحونة المعوية والتي تطحن الطعام بطرق مختلفة. |
birçok yönden bu çocuklar ebeveynlerinin işledikleri suçların kasıtsız kurbanları. | TED | بطرق عديدة، يُعتبر الأطفال ضحايا غير مقصودين بسبب جرائم ذويهم. |
Başka türlü kurtarılamayan hayatlar kurtaracağım. | Open Subtitles | سأنقذ حياة أشخاص بهذا وممكن بطرق آخرى لا أستطيع إنقاذها |
Mağdur ve uzmanlarımızla bu kavramları basit ama doğru şekilde anlatacak yolları bulmak için uzun saatler geçirdik. | TED | لقد قضينا ساعات و ساعات مع المدعين و الخبراء محاولين الإتيان بطرق لشرح هذه المفاهيم بشكل مبسط و دقيق |
Yani, endüstriyle farklı yollarda bu tür karışık yeteneklerle deneyler yapmaya başladım. | TED | فبدأت أجرب في هذه الصناعة بطرق عدة و بهذا المزيج من الخبرات. |
Bizi öyle açılardan etkileyecek ki... | Open Subtitles | . . و هذا سيؤثر بنا بطرق عدة , و هذا ليس عدلاً |
Bu kişilerin doğum öncesi yaşadıkları açlık deneyimi vücutlarını çok farklı yönlerde değiştirmiş gibi görünüyor. | TED | تجربة المجاعة ما قبل الولادة لهؤلاء الأشخاص أدّت على ما يبدو لتغيير أجسامهم بطرق عديدة. |
Okyanusları çok daha disiplinlerarası bir düşünce tarzıyla incelemediğimiz sürece problemleri çözemeyiz. | TED | لا نستطيع حل المشكلات إلا اذا بدأنا بدراسة المحيط بطرق متعددة جداَ |