| Ona ihtiyacım var ama o yardım etmeye bile çalışmıyor. | Open Subtitles | وقد احتجت إلى مساعدتها. وهي لم تحاول حتى تقديم المساعدة |
| Onlar bu site sayesinde başlarına gelenleri güvenli, tarih bilgisi olan bir doküman seçeneğiyle, henüz rapor etmeye hazır hissetmeseler de kanıtları saklamış oluyorlar. | TED | مع خيار لإنشاء وثيقة مؤمنة، مختومة بالوقت والتاريخ عن ما حصل لهم، وحفظ الأدلة على الأقل حتى ومع عدم رغبتهم حينها في تقديم البلاغ. |
| Sen ve çocuklar için Tanrı'ya şükretmeye ve senle çocuklarla bir hafta daha geçirebilecek gücüm olması için dua etmeye gidiyorum. | Open Subtitles | جيد حسناً لا حقاً أنا أذهب كي أحصل على قوة جديدة كي أكون جزءاً من شيء أكبر مني ومن مشاكلي الصغيرة |
| Bay Montague daha iyi bir yer için size yardım etmeye geldim. | Open Subtitles | أيها اللورد مونتيجو أنا هنا لمساعدتك ، كي تذهب إلى مكان أفضل |
| Sizler, bizim canımızı kurtarmak uğruna kendi hayatınızı feda etmeye hazırsınız. | Open Subtitles | في النهاية رجالكم مستعدون لتقديم حياتهم لإنقاذ حياتنا |
| Şimdi, elde olanla idare etmeye ve fedakarlığa hazırsanız... ve daha da ötesi inancınız varsa, söz veriyorum hayatta kalma şansımız yüksek. | Open Subtitles | الآن، إن كنتم مُستعدين لفعل هذا و تقديم التضحيات بالإضافة إلى أن تقسموا بذلك، أعدكم، بأن فرصنا للنجاة تكون متساوية. |
| En son yardım etmeye çalıştığında neredeyse kasabanın erzağını götürüyordunuz. | Open Subtitles | , اخر مرة ارادتي فيها تقديم المساعدة . كنتم تقريبا علي وشك الاستلاء علي احتياطات مدينتي |
| Tüm hastane çalışanları ile konuşup, yönetim kurulunun sizi istifa etmeye zorlamasını engelleyeceğiz. | Open Subtitles | نحن سنحشد كل شخص في هذه المستشفى ونمنع ذلك المجلس.. من إجبارك على تقديم استقالتك |
| Belki de olay yerine ilk sen geldin ve Washington'a... yardım etmeye çalıştın. | Open Subtitles | وربما أنت أول من حضر الى هنا وحاول تقديم المساعدة لواشنطون |
| Yani siz de ölüler için sevecenlik yüklüsünüz ama benzer duyguları, birine yardım etmeye çalışan canlı ve rozet taşıyan birine karşı hissetmezsiniz, öyle mi? | Open Subtitles | لذايمكنكِالشعوربالشفقةتجاه جثماناتالموتى، ولكنكِ لا تشعري بها تجاه من هو حي واقف أمامك يحاول تقديم المُســاعدة؟ |
| Eminim sunu töreninde kürsünün yerinden şikayet etmeye gelmiştir. | Open Subtitles | أراهن أنه يريد تقديم شكوى حول أين ستكون المنصة للتدشين. |
| - ...ikna etmeye çalışıyorum. - İkna edersin. | Open Subtitles | و أنا ألح عليها منذ أشهر كي تدعني أتولى الصفقة |
| Yani ben hastayı ameliyat masamda öldürüyorum sen ekibini test etmeye devam ediyorsun ve Cuddy'nin hışmına ben maruz kalıyorum. | Open Subtitles | إذاً تريدون أن أقتل المريض على طاولتي كي تستمر في امتحان فريقك وأصبح في وجه المدفع أمام كادي |
| Değersiz bir insanı mutlu etmeye çalışmak için saatlerini terapide harcamak- | Open Subtitles | يقضون ساعات طويلة كي يعرفوا معنى السعادة |
| Yardım etmeye gitmeliyim. Bu akşam görüşürüz. | Open Subtitles | حسناً، سأذهب الآن لتقديم المساعدة، أراك الليلة |
| Sonra ateş etmeye başladı. Oradaki kadını vurdu, ben de bir daha vurdum. | Open Subtitles | ثم بدأ بإطلاق النار و أصاب تلك المرأة هناك ، لذا ضربته مجدداً |
| Ufak tefekti, biraz efemineydi, bu da onu talim çavuşları için dayakla adam etmeye kalktıkları bir numaralı düşman haline getiriyordu. | Open Subtitles | لقد كان صغيراً، إلى حد ما مُتأنِثّ وهذا جعلهُ، العدو الأول لظُباط الصفَ لكيّ يُعززوا فيه الرجولة. |
| Bu adamlar ülkemi yok etmeye geldiler. Kaçmaya devam edemem. | Open Subtitles | هؤلاء الرجال أتوا لتدمير وطني لا يمكنني الاستمرار في الهرب |
| Yine de tanıdığım kızlar gerektiğinde ateş etmeye hazırlar. | Open Subtitles | ومع ذلك، فمن أعرفهن من الفتيات على استعداد لإطلاق النار عند الضرورة |
| Şimdi ruhu ölüler arasında geldiğine göre, avukatlar onu dava etmeye çalışacaklar. | Open Subtitles | الحين مدام الروح انتقلت لنا من الموت المحامون متجهزين لمحاولة في مقاضاته |
| Ben de bu yolu takip etmeye ve hiç müze olmayan yerlere gitmeye karar verdim. | TED | لذلك قررت المضي قدما في هذا الاتجاه والذهاب الى اماكن حيث لا يوجد متاحف على الاطلاق. |
| İstilacılar Rusların geride bırakmak zorunda kaldıkları her şeyi yok etmeye çalıştıklarını anladılar. | Open Subtitles | لقد وجد الغزاه أن الروس يحاولون تدمير كـل شـىء سيضطـرون إلـى تـركـه خلفهم |
| Sizi yok etmeye yeminli olduğunu bildiğiniz halde niye yapasın bunu? | Open Subtitles | ولماذا كنت ستفعل ذلك عندما تعرف أنها تعهدت للقضاء على الخروج؟ |
| - Açıkçası ödleklik edip benden kaçtığın zamanı telafi etmeye çalışıyorsan başardın. | Open Subtitles | حسناً, إذا كنت تحاول التعويض عن مغادرتك مثل الجبان, إذن وفيت إشارتك |
| Gerçekle yüzleşmeye, düşünmeye, zor sorularla yüzleşmeye cesaret etmeye başladım. | TED | بدأت أجرؤ على مواجهة الحقيقة، وعلى التفكير، ومواجهة الأسئلة الصعبة. |
| Bak dostum, insanlar sürekli onlar hakkında yalan söyleyerek başkalarının hayatını bok etmeye çalışıyor. | Open Subtitles | تحاول الناس دائماً إفساد حياة الآخرين بحكي أكاذيب عنهم |
| Bu ağı inşa etmeye üç yıl önce başladım. | TED | منذ أن بدأتُ العمل على هذه الشّبكة قبل ثلاث سنوات، |