| Oyuncağı bırak tatlım, yoksa kıçına iteceğim ve susturucu kullanacağım. | Open Subtitles | إسقاط لعبة، حبيبته، أو أنني سوف يشق أنه حتى الحمار الخاص بك واستخدام كاتم الصوت. |
| Sen beni oraya bırak, sonra buluşuruz. | Open Subtitles | يمكنك إسقاط قبالة لي، وأنا سوف يجتمع مع لاحقا. |
| Ama yerinde olsam o At arabasindan uzak dururdum. | Open Subtitles | ولكن إذا كنت أنت، وأود أن إسقاط من أن عربة. |
| Hayır, bunu devleti devirmek diye tarif etmek çok haşin bir yol. | Open Subtitles | إن إسقاط الحكومة لطريقة قاسية جداً لوصفها |
| Yapman gereken sadece, karşındakinin kafasının üstünde duran elmayı vurup düşürmek. | Open Subtitles | ها هي الطريقة ما عليك فعله , هو محاولة إسقاط التفاحة عن رأس الشخص الآخر , هكذا |
| Bu mal bana ait ve suçlamalar düşürüldü. | Open Subtitles | هذا الجهاز ملكي، وقد تم إسقاط جميع التُهم |
| Onu şahitlerin önünde vurdu, ama kimse şahitlik etmedi ve dava düştü. | Open Subtitles | أرداه قتيلاً أمام الشهود و لم يأتي أحد للشهادة تم إسقاط القضية |
| Lütfen, çantanı bırak ve işe başla. | Open Subtitles | الرجاء، إسقاط حقيبة والحصول على العمل. |
| Hiç olmazsa "Bayan Thursday" demeyi bırak. | Open Subtitles | ربما إسقاط "ملكة جمال الخميس" على الأقل. |
| Alison Hendricks... bırak gitsin işte. | Open Subtitles | أليسون هندريكس، مجرد إسقاط كل شيء |
| bırak şu bisikleti. | Open Subtitles | إسقاط الدراجة الخاصة بك. فرنان! |
| Silahını bırak evlat. | Open Subtitles | إسقاط البندقية ، الصبي. |
| At silahı. | Open Subtitles | إسقاط البندقية. |
| Fea isyancılar Kan Kral yasalarını devirmek için çalışıyor.. | Open Subtitles | حاول الفاي المتمردون إسقاط قوانين الدم التابعة لملك الدم |
| - Yani kafatasını düşürmek iyi bir şeye neden oldu. Her şeyin bir umut ışığı vardır. | Open Subtitles | إذاً إتضح في الأخير أنّ إسقاط الجمجمة كان شيئاً جيّداً. |
| Sokak kavgası, uyuşturucu bulunamadı suçlamalar düşürüldü. | Open Subtitles | لقتال الشوارع، وليس لتجارة المخدرات تم إسقاط التهم الموجهة إليه |
| Onu şahitlerin önünde vurdu, ama kimse şahitlik etmedi ve dava düştü. | Open Subtitles | أرداه قتيلاً أمام الشهود و لم يأتي أحد للشهادة تم إسقاط القضية |
| Madem Şirket'i batırmak istiyor, kalan sayfaları bize versin yeter. | Open Subtitles | أعني، إن كانت تبغي إسقاط "الشركة"، فعليها إعطائنا الصفحات وحسب |
| Silahlarınızı bırakın ve elleriniz yukarıda bankadan çıkın. | Open Subtitles | إسقاط الأسلحة الخاصة بك وخرج من البنك مع يديك مرفوعتين |
| Bu yüzden, şu helikopteri düşürme konusunda ne düşünüyorsun? | Open Subtitles | اذاً ما الذى تريد فعله بشأن إسقاط هذه المروحية؟ |
| Bugün yazarlık dersini bırakmak için son günüm. | Open Subtitles | واليوم هو اليوم الأخير ل يمكن إسقاط تلك الفئة الكتابة. |
| En azından memleketim Kahire'de iki ayrı diktatörü devirmeye yardım etti. | TED | فعلى الأقل في مدينتي القاهرة، ساعد في إسقاط ديكتاتورين مختلفين. |
| Gözetmensiz ziyaretlerime "evet" dersen ben de suçlamamı geri çekerim. | Open Subtitles | أستطيع إسقاط التّهم إن وافقتِ على زيارات غير خاضعة للإشراف |
| İki seferde de suçlamlar düşmüş. | Open Subtitles | في مناسبتين مختلفتين في كلتا الحادثتين تم إسقاط التهم |
| Annemin günlüğünde, onun isteklerine ters düşecek hiçbir şey yok. | Open Subtitles | لا يوجد شئ فى دفتر يوميات والدتي يمكنه إسقاط الوصية |
| Takip gücü bildiriyor. İki kaçak ünite vuruldu. | Open Subtitles | تقرير وحدة المطاردة تم إسقاط إثنان من الهاربين |