İnsanların bu yerleri korumakta katılabileceği bir sürü yeni ve ilginç yöntemler var. | TED | هناك كل أنواع الطرق الجديدة المثيرة لاهتمام الناس للمشاركة في حماية هذه الأماكن. |
En önemlisi ise bu yerler sorunların kaynağı olan yerlerdir. | TED | وعلاوة على ذلك ، من تلك الأماكن بالذات تأتي المشاكل. |
Bence canlı ve eğlenceli halka açık alanlar, mükemmel bir şehir planlamanın anahtarıdır. | TED | لذلك أعتقد أن الأماكن العامة المليئة بالحيوية والمتعة هي المفتاح لتخطيط مدينة رائعة. |
her yerle ilgilenirler: bakanlık departmanları, yerel yönetim, bir soruşturmacı ofisi… | TED | فهم يبحثون في كل الأماكن: في الوزارات والإدارات المحلية ومكتب المظالم. |
Siz tüm yerlerde bulundunuz. Başka şey söylememe gerek var mı? | Open Subtitles | لقد كنت في الأماكن الثلاثة هل أحتاج أن اقول المزيد ؟ |
Siz çıraklar gelmek ister misiniz? Seyirci bölümünde yer var. | Open Subtitles | أن أردتم الحضور هنالك الكثير من الأماكن في قسم التشجيع |
Ve bu projenin başında insanların gezegende etki ettikleri yerlere odaklanmak için bu muhteşem teknolojiyi kullanmaya karar verdim. | TED | وقررت في بداية هذا المشروع أنني سأستخدم هذه التكنولوجيا الفائقة للتركيز على الأماكن التي يتأثر بها الناس نحو الكوكب. |
Partiler için böyle yerlerin kiralandığını bilmiyordum. - Adın ne? | Open Subtitles | لم أكن أعرف هل يمكن استئجار الأماكن مثل هذه الأحزاب. |
Ve 6 penilik turda gezmiş olduğum yerleri tekrar gezmek beni eğlendirdi. | Open Subtitles | و كان مُسلياً ليّ زيارة نفس الأماكن التي زرتها في المرة السابقة |
Dengesiz trityumu güvenle saklayabilecekleri tüm yerleri talimatlara uyarak kontrol etmek için sirk suçluları adına bir arama bülteni çıkaracağım. | Open Subtitles | سأعلم الجميع بشأن هذه المستجدات حول مجرمي السيرك مع تعليمات للتحقق من كل الأماكن الممكنة أن يحفظوا فيها التريتيوم بأمان |
Gittiği yerler bitirdiği işler, becerdiği kadınlar. Ve hatta öldürdüğü kişiler. | Open Subtitles | كان يتكلم عن الأماكن التى ذهب أليها والوظائف التى عمل بها |
Evet, ama bu yerler doğrudan çocuk yapmak için tasarlanmamıştır. | Open Subtitles | نعم ، بإستثناء أن تلك الأماكن لا تُستخدم لتفريخ الأطفال |
İletişim kurmak için casusların açık alanda işaret bırakması eski bir yöntemdir. | Open Subtitles | ترك إشارات في الأماكن العامة هي طريقة عريقة للجواسيس للتواصل في الميدان |
Görülmemeye çalışın ve elinizden geldiğince açık alanlardan uzak durun. | Open Subtitles | تواريا عن الأنظار، وابتعدا عن الأماكن المفتوحة حينما تستطيعان ذلك. |
Ama ben buranın her 3 m'sinde son 24 saat içinde ölmüş, | Open Subtitles | لكنني أرى في كل شبر من هذه الأماكن الأرواح التي مرت بها |
Hayaletlerin kendilerine keder vermiş olan yerlerde ortaya çıktıklarını söylerler. | Open Subtitles | يقال أن الأشباح تظهر في الأماكن التي تمتلك فيها أحزانًا |
Çalılar elbiseyi parçalar ve çamur yer yer çok derindir. | Open Subtitles | الأربطة ستمزق اللباس و الطين عميق جدا في تلك الأماكن |
Bir aktivist olarak kadın olarak doğmanın tehlikeli olduğu çeşitli bölgelere gittim, örneğin kadınların bedenleriyle savaşılan doğu Kongo gibi yerlere. | TED | وكناشطة، سافرت إلى العديد من الأماكن حيث من الخطر أن تولد النساء هناك، كغرب كونغو، حيث تشنّ الحروب على أجساد النساء. |
Onu çevirerek, tüm o yabancı ve uzak yerlerin isimlerini okuyarak saatler harcadım. | Open Subtitles | أمضيت ساعات وأنا فقط أحركها بهدوء أقرأ الأسماء لكل هذه الأماكن الغريبة البعيدة.. |
O zaman yeni yerlerden ve yeni yüzlerden korkmana gerek yok. | Open Subtitles | و من ثم لن تخاف من الوجوه الجديده و الأماكن الجديده |
Demokrasi yaratmak için, aynı zamanda özgürlüğümüzü bizden almak isteyenleri protesto etmek için biraraya geldiğimiz toplumsal alanları barındıran buluşma yerlerinden bahsediyoruz. | TED | نحن نتحدث عن الأماكن العامة التي نجتمع فيها لنبدأ الديمقراطية، وفي نفس الوقت نحتج ضد من يريد سلب حريتنا. |
Bu küçük, ayrılmış olan kırsal topluluklarda kadınların ortaya çıkmasını nasıl sağlarız? | TED | في هذه الأماكن الصغيرة يفصلونهنّ عن الرجال كيف سندفع النساء للقدوم والمشاهدة |
Dikkatinizi çekmek isterim ki biz bir sürü havalı yerlerle birlikteydik o listede. | TED | الآن أود أن أشير إلى أننا كنا على تلك القائمة مع العديد من الأماكن الممتعة. |
daha çok toplulukta, dünyanın daha çok yerinde daha çok gence ulaşmak istiyoruz. | TED | لتصل إلى المزيد من الشباب والمزيد من المجتمعات، والمزيد من الأماكن حول العالم |
Ayrıca bir daire içindeki hareketin, hareket ve sabitlik anlamına gelebileceğini düşünebilirsiniz, tıpkı evren gibi, çoğu yerde görebileceğiniz bir şey. | TED | تستطيع أن تتخيل أيضًا أن الحركية في شكل دائري قد تعني الحركة والسكون، مثل الكون، ما تراه في العديد من الأماكن |
İnsanları başarılı açık alanlara çeken ya da insanları başarısız yerlerden uzak tutan nedir? | TED | ما الذي يجذب الناس إلى الأماكن العامة الناجحة؟ وماذا عن الأماكن غير الناجحة التي تُبقي الناس بعيدًا؟ |