| LM: Bildiğim kadarı ile o laboratuvarında Çok çalışıyor ve çılgın fükürler üretiyor. | TED | لوك: مما أعرفه، أنه يعمل بجد بالغ في معمله ويحصل على نتائج مجنونة. |
| Buda oldukça tehlikeli. Sağ taraftaki büyük şey dünyada sahip olduğumuz lityum. | TED | وذلك بالغ الخطورة. الشئ الضخم، على اليمين، هو الليثيوم الموجود في العالم. |
| Ve bir tanesini kaçırırsam Koca adam sinir krizi geçiririm. | Open Subtitles | أنا شخص بالغ وإذا فوت واحد ستنتابني نوبة غضب بالغة |
| Ama şimdi bir yetişkinim ve Kate'in dünya kadar hatası var. | Open Subtitles | لكن أنا بالغ الآن و كيت كان يضايقها ذلك الأمر .. |
| Sen bir yetişkinsin. Kendi kararlarını veriyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنت رجل بالغ وتتخذ قراراتك بنفسك , اليس كذلك؟ |
| Küçük bir kıza yetişkin bir bireyin prostetik bacağını yerleştirmeyi düşünmeyiz. | TED | لن نحلم أبدًا بملائمة فتاة صغيرة مع طرف اصطناعي لرجل بالغ. |
| Belki de bizi çocuk olduğumuz için ciddiye almamışlardır. Bir yetişkinin ismini yazalım. | Open Subtitles | ربما لم يأخذنا على محمل الجد لأننا أطفال لنضع عليه اسم شخص بالغ |
| JD: Her şeyden önce, benim bu hizmetteki kişisel amacım olan inandığım temel şey; toplu konuşma Çok önemlidir. | TED | حسنًا، أولاً وقبل كل شيء، هدفي الشخصي من الخدمة هو أنني أؤمن بشكل أساسي أن الحوار الاجتماعي بالغ الأهمية. |
| Her zamanki gibi, tasarımcılar olarak bu pompayı inanılmaz derecede güzel tasarlamak istedik ve buna Çok vakit harcadık. | TED | ومرة أخرى ، كالمصممين ، أردنا جعل هذا شيء بالغ الجمال وقضينا الكثير من الوقت في التفكير في الشكل. |
| ve bu, gıda güvenliğinin gelişimini nasıl düşündüğümüz açısından Çok önemli. | TED | وهذا أمرٌ بالغ الأهمية بالنسبة لطريقة تفكيرنا في تحسين أمننا الغذائي. |
| Burası USS Defient, saldırı altındayız ve büyük hasar gördük. | Open Subtitles | هنا المقاتلة الأمريكية اننا نتعرض لهجوم و اصيبنا بضرر بالغ. |
| Acil Hematokrit Testi pıhtılaşmış genişleyen atardamar etrafında büyük hasar tespit etti. | Open Subtitles | الآشعة المقطعية بالطوارئ أظهرت تلف بالغ ، حول الأوعية الدموية تحولت لجلطة |
| Koca bir adamın pantolonuna işediğini görmekten kötü birşey olamaz. | Open Subtitles | لا شىء حزين أكثر من رؤية رجل بالغ يتبول فى ملابسه الداخلية |
| Ama Koca adamsın. Bisikletle pizza dağıtıyorsun. | Open Subtitles | ولكنك رجلُ بالغ تسلم طلبات البيتزا على دراجة |
| Bay Halliwell, hayatını sopayla topa vurmaya çalışarak geçirmiş bir yetişkinim ben. | Open Subtitles | سيد هاليويل انا رجل بالغ اقضى حياته يحاول ان يضرب الكرة بالعصا |
| Ben Kolombiya Üniversitesi'nde üçüncü yılında olan bir yetişkinim sense sadece pantolunun ıslatan birisin. | Open Subtitles | أنا شخص بالغ في السنة الثالثة من كلية الحقوق في جامعة كولومبيا |
| Sen ise yetişkinsin ve çocuk oyunları oynuyorsun. | Open Subtitles | وأنت رجل بالغ تلعب بالبيكشنري مع القاصرين 99 00: 04: 05,337 |
| Amerikada`daki 34 milyon yetişkin insanın obez olduğunu biliyor muydunuz? | Open Subtitles | هل تعرفون أن 34 مليون بالغ أمريكي يعاني من السمنة؟ |
| Etrafıma bakınıp her an bir yerden bir yetişkinin gelip bu adamı durduracağını umut ettim. | TED | أذكر أنني كنت أنظر حولي، على أمل أنه في أي لحظة، سيأتي شخص بالغ ويوقف هذا الصبي عن حدّه. |
| Gidip en yakındaki yetişkine danışacağım. Vaktimiz yok. İçeri giriyoruz. | Open Subtitles | سأذهب لإبلاغ أقرب بالغ لا يوجد وقت، يجب أن ندخل |
| yetişkin insanların kendi rızası ile kapalı kapılar ardında yaptıklarını Çok fazla umursamam. | Open Subtitles | لا أكترث على الإطلاق لما يفعله الناس خلف الأبواب المغلقة برضى شخص بالغ |
| Annem babamın bir çocukla ilgilenecek kadar olgun olmadığını söylemişti. | Open Subtitles | امى تقول ان ابى لم يكن بالغ كفاية ليتعامل مع طفل, على اى حال, نعم. |
| Böylece Suudi Arabistanlılara şunu sordular; Ülkenizdeki her 100 kişiden kaçı aşırı kilolu veya obezdir? | TED | ولذلك سألوا السعوديين لكل 100 شخص بالغ في بلدك، كم منهم يعاني من زيادة الوزن أو السمنة؟ |
| Bir yetişkinle beraber olmakla bir okul çocuğunu eğlendirmek arasındaki fark budur. | Open Subtitles | ذلك هو الأختلاف بين أكون مع رجل بالغ والمحاولة لتسلية فتى مدرسة |
| Her ikinizde yetişkinsiniz, bekarsınız, ve en önemlisi, senle çıkmayacak. | Open Subtitles | - بالطبع - كلاكما بالغ, كلاكما عازب و الأكثر أهمية, إنها لن تخرج معك |
| Yani sosyal medya zararsız değil. Aslında bu ekonomide başarılı olma kapasiten üzerinde ciddi olumsuz etkiler yapabilir. | TED | فاستخدام التواصل الاجتماعي ليس مضر، بل في الحقيقة لديه تأثير سلبي بالغ في قدرتك على النمو في الإقتصاد. |
| - Kocaman adamın çocukların dibinde yeri eşelemesi biraz sapıkça görünmez mi sence de? | Open Subtitles | رجل بالغ يحفر حول الأطفال يبدو مشبوهاً بعض الشيء، الا تظنين؟ |