| Bunlar, bir Kırk Meyve ağacı'nda ağustosta sadece bir haftada yetişen erikler. | TED | نتجت هذه الأنواع من الخوخ من شجرة واحدة من شجر الـ40 فاكهة خلال أسبوع واحد في أغسطس. |
| Enteresan, bu ağacı daha önce hiç fark etmemişim. | Open Subtitles | يا الهي, لم الاحظ شجر القضبان هذا من قبل. |
| - Bu park alanına ağaç dikemezsiniz. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تزرع شجر في أماكن انتظار السيارات |
| Çam ağaçları yetiştirme konusunda çılgın bir fikir edinmişti. | Open Subtitles | لقد كان لديه تلك الفكرة المجنونة بزراعة شجر الأناناس. |
| Son olarak, bu sonbahar takvimi, çünkü arka bahçede çok yaprak var. | TED | و أخيرا، تقويم مبني على فصل الخريف، لأنه كانت لدي أوراق شجر كثيرة متناثرة في حديقتي. |
| Yew Tree'de hep domuz besledik leydim. | Open Subtitles | دائما ما كان عندنا خنازير . في مزرعة شجر الصنوبر ، ياسيدتي |
| İki yüz incir ağacı, iki yüz erik ağacı, iki yüz badem ağacı. | Open Subtitles | نزرع 200 شجرة تين ومثلها من شجر الخوخ و200 أيضاً للوز |
| Çam ağacı kokusu geliyor oğlum. | Open Subtitles | . هل تعطرت كثيرًا بعطر شجر الصنوبر يا ولد |
| Arkasına saklanacağın çam ağacı falan yok burada. | Open Subtitles | انا لا ارى اي شجر للصنوبر لتخبىء مؤخرتك خلفها |
| Yanlış hatırlamıyorsam, erik ağacı Glasgow'da yetişmez demiştin. | Open Subtitles | وأنت قلت شجر الدراق لاينمو في جلاسقو أن لم تخني الذاكرة |
| Noel ağacı, Noel baba. Sahte kar. Çok hoş olmuştu. | Open Subtitles | شجر الميلاد , بابا نويل , رقاقات الثلج لقد كانت جميله جدا |
| Buradaki çoğu ağaç portakal ağacıydı, sürekli beslendiklerinde tekrar portakal ağacı haline gelmediler. | Open Subtitles | أقصد ، معظم الأشجار التي تشاهدينها هنا كانت برتقال لذاعليهمأن يرعونهاطوالالوقت، حتى لا يعدن إلى شجر برتقال |
| Fazladan tek bir örümcek maymunu getirdiğin an bir de bakarsın ki ağaç kurbağaları poponu yutuvermiş. | Open Subtitles | إذا أمددتها بالعديد من قرود العنكبوت سينتهي الأمر بمؤخرتك معلّقة على شجر الضفادع |
| Evet ağaç olabilir ama hepsi bu. | Open Subtitles | حسناً، قد يكون شجر البتولا هناك لكن هذا كل شيء |
| ilk olarak şu ağaç şekerlerinden yiyeceğim, herkes bunlara deli oluyor. | Open Subtitles | سأشتري سكاكر بسائل شجر القيقب والتي تلاقي شعبية كبيرة |
| Çam ağaçları daha soğuk koşullarda yaşayabilir. | Open Subtitles | شجر الصنوبر بإمكانه العيش في ظروف أكثر برودة |
| Böyle yerleri duymuştum. Bunlara ruh ağaçları diyorlar. | Open Subtitles | سمعتُ عن أمكنة كهذه، إنّهم يسمّونها شجر الأرواح. |
| Artık, tek bir yaprak orman tabanına düştüğünde, anında çürümeye başlıyor. | TED | الآن، عندما تبدأ ورقة شجر واحدة في السقوط على أرضية هذه الغابة، تبدأ في التداعي حالًا. |
| Drewe ailesi yıllardır Yew Tree Çiftliği'ni işletiyor. | Open Subtitles | عائلة (دروز) كانوا في مزرعة . شجر الصنوبر لعدة سنوات |
| "Gittiğini sandığı yer Dueling Oaks mıydı?" | Open Subtitles | أين تظن أنها كانت ذاهبة ؟ إنها عائدة إلى شجر السنديان البارز |
| Adam öldüren bir cadı! yaprağa dönüşen bir sikke! | Open Subtitles | رجل قد قتل بواسطة ساحرة عملة تحولت إلى ورقة شجر ذهبية |
| meşe ağacının altındaki sevgililer gibiler. Biliyorsun ama görmezden geliyorsun. | Open Subtitles | كعاشقان تحت شجر البلوط، أنت تعلمين ولكن تتغاضين عن الأمر |
| Ses beni çağırmaya devam etti öyle ki, duvara yaslandım ve duvar yapraklar gibi açıldı ve içine aldı beni. | Open Subtitles | ولكن الصوت أستمر فى منادَاتى, فضغطت بجسمى على الحائط, فإنشق كورقة شجر ثم دخلت. |
| Bir Kayın, bir üvez ağacı Nehir kıyısında bir söğüt... | Open Subtitles | "عصا من شجر الروان" "صفصاف على ضفة النهر" |
| meşe ağacından bir tabut seçtim. Sana da uyar umarım. | Open Subtitles | اخترتُ تابوتاً من شجر السنديان، آمل ألاّ باس في ذلك |