| Sırf babanın terk etmiş olması, hepsinin terk edeceği anlamına gelmez. | Open Subtitles | ليس لأن أباكِ قد رحل فهذا يعني أن الجميع سيفعل المثل. |
| Ama Sırf insanların sana kızgın olması ortadan kaybolmanı gerektirmez. | Open Subtitles | لكن ليس لأن الناس غاضبون منك يعني بأن عليك الاختفاء |
| Yapma. Sırf işin diye sana öldürmekten daha hafif gözükmesin. | Open Subtitles | هيا, ليس لأن هذه وظيفتكِ يعني أنكِ لم تقتلي أحد |
| Tekrar deneyeceğim, ama bunu duvar söyledi diye değil. | Open Subtitles | سأجرب مرة اخرى لكن ليس لأن الحائط قال لي هذا |
| Ben de bunları alıp, söylediklerini yapacağım ama Confessor Ana yap dedi diye değil kızım istedi diye. | Open Subtitles | سأحتفظ بالبقية ، و سأفعل كما أمرتني لكن ليس لأن المؤمنة المُعترفة أمرتنى بذلك. بل لأن أبنتي طلبت منى ذلك. |
| İşletmeler de aileden yana ilkeler benimsiyorlar, yalnızca doğru şey olduğu için değil, çalışanları adına daha iyi olduğu için. | TED | وتتخذُ الشركات على نحو متزايد سياسيات داعمة للأسرة، ليس لأن ذلك ما يجب فعله فقط بل لأن ذلك يصب في مصلحة عمالها. |
| Kurşun hayati bir organa isabet etmediyse onu olduğu yerde bırakırız, iyi olduğundan değil çıkarmak daha büyük bir tehlikeye sebep olacağından. | Open Subtitles | مالم تخترق الرصاصة عضواً حساساً فإننا نترك الرصاصة في مكانها ليس لأن هذا أمر جيد ولكن لأن إخراجها قد يسبب ضرراً أكبر |
| Sırf yarın cuma diye, sabaha kadar daktilo başında çalışmanı beklemiyorum. | Open Subtitles | ليس لأن غداً يوم الجمعة يعني بأني أتوقعك ترفعين رأسك عن المفاتيح في الصباح |
| Sırf bizim evliliğimiz yürümedi diye, bu evliliği kötü bir şey yapmaz. | Open Subtitles | ليس لأن زواجنا لم ينجح فلا يعني أن الزواج شيء سيء |
| Biliyorsunuz, bir şeyin Sırf popüler olması, onun iyi olduğu anlamına gelmez. | Open Subtitles | تعلم, أعني ليس لأن الفلم حقق شعبية معناهُ أنه جيد |
| Sırf sizin hayatınız çığırından çıktı diye herkesinki öyle olacak değil. | Open Subtitles | ليس لأن حياتكِ يعتريها الجنون، فتكون حيوات الأخرين كذلك. |
| Sırf silah taşıyorsun diye onu kullanman gerekmez. | Open Subtitles | ليس لأن معك سـلاح يعني أن تستخدمه في أي مكان أو وقت |
| İnsanlar Sırf köşklerde yaşamıyor diye bu onların etraftaki arabaları çalacakları anlamına gelmez. | Open Subtitles | تعرف، ليس لأن الناس لا يعيشون فى مينشن لا يعنى هذا انهم يسرقون السيارات |
| Bu arada haberin olsun burada senden hoşlandığım için bulunuyorum elinde ilaç var diye değil. | Open Subtitles | ولعلمك أنا هنا لأنك تعجبني ليس لأن لديك مخدرات |
| Okulum bittiğinde sadece istediğimden dolayı bir yer seçip gitmek istedim babam orada çalışıyor diye değil. | Open Subtitles | عندما إنتهيتُ من المدرسة، أردتُ أن أختار فقط مكان والذهاب إلى هناك لأني أردتُ ذلك، ليس لأن أبي أصبح متمركز هناك. |
| İki insanın da istedikleri için birlikte oldukları ilişkileri tercih ederim, bu ilişkiden çıkarsan başın fena ağrır diye değil. | Open Subtitles | أفضل أن أكون في علاقة لأن كلا الطرفين اختارا هذه العلاقة ليس لأن الخروج منها سيكون كالألم في المؤخرة |
| - ...Sırf başkası seviyor diye değil. - Öyle demedim ben. | Open Subtitles | ليس لأن شخص أخر أعجب بك - أنا لم أقل ذلك - |
| Sırf Mitchell pastırmaları az pişirdi diye değil davasının içeriğini bilmediğim için çok kötü oldum. | Open Subtitles | و ليس لأن (ميتشل) قام بطبخ اللحم المدخن غير بشكل جيد كرهتُ أنني لم أعرف ما كان موضوع قضيته |
| Holly, Rebecca'yı tanıdığım için çok mutluyum sadece William da bunu isterdi diye değil. | Open Subtitles | أنا سعيدة يا (هولي) أني تعرفت .( على( ريبيكا. ليس لأن هذا ما كان سيريده (ويليام) |
| Ailem yeterince zengin olduğu için değil. | Open Subtitles | ليس لأن عائلتي لم تتمكن من تحقيق المتطلبات الدنيا لذلك. |
| İyi bir huy olduğu için değil. Kendimi tutamadığım için. | Open Subtitles | ليس لأن هذا أمراً جيداً ، ولكن لأنني لا أستطيع تنقيح لأفكاري |
| Tae Gong Shil özel olduğundan değil de sizin için özel olan başka birini görmesi için onu kullanıyorsunuz, öyle mi? | Open Subtitles | إنه ليس لأن تاي غونغ شيل خاصة بك ولكن فقط لتستعملها من أجل أن ترى شخصا خاصة بك اليس هذا صحيحا ؟ |