| Sayımız onunkilerinin beş katı. Mecbur kalırsan ıkizleri de alırsın. | Open Subtitles | عددنا خمسة أضعاف قواته يمكنك الاستيلاء على توينز إن اضطررت |
| Onu bulmak zorundayım. Mecbur kalırsam onları cehennemde bile ararım. | Open Subtitles | لا يهمّ، عليّ العثور عليهم سأتعقّبهم إلى الجحيم إن اضطررت |
| Yalnız başıma ölmek istemiyorum ve şimdi buna Mecbur da değilim. | Open Subtitles | أنا لا أريد أن أموت لاوحدي والان أنا لست مضطر لذلك |
| Açık arttırmada randevumu alman konusunda Mecbur olmadığını bilmeni isterim. | Open Subtitles | أريدكَ أن تعرف أنكَ لستَ مضطراً للمزايدة عليّ في المزاد |
| İngilizlere karşı direnişin yardımına koşmaya... Mecbur olduğu bir adam. | Open Subtitles | ظهور رجل المقاومة ضد البريطانيون تشعر بأنها مضطرة للتجمع حوله |
| bazı bakımlardan kimsenin öğrenmesini istemediğim bir şey, ama şimdi burada bunu açıklamaya kendimi Mecbur hissediyorum. | TED | شيئ أتمنى أن لا يعرفه أحد أبداً، لكني أشعر هنا بأني مجبر أن أفشي به. |
| Şu durumumuzda onları indiremeyiz. Mecbur kalırsak onları arkamıza takmamız gerekecek. | Open Subtitles | لا يمكننا قتالهم في حالتنا الراهنة، سنضطرّ لاقتيادهم بعيدًا إن اضطررنا. |
| Kendini kandırma. Mecbur kalmadığım sürece bunu kullanmam. | Open Subtitles | لا تعتقد أني لن أستعمل هذا إن اضطررت لذلك. |
| Onun güçlerini Mecbur kalmadıkça kullanmadım. | Open Subtitles | أنا لم أستخدم قواها إلا إذا اضطررت إلى ذلك |
| Sonra saatimi bırakmamın yazık olacağını düşündüm... onu ancak, Mecbur kalırsam bırakabilirdim. | Open Subtitles | و فكرت في مدي اسفي اذا قمت بترك ساعتي و لكنني سأفعلها لو اضطررت لذلك |
| Hâl böyle iken işte buradayım, onlarla savaşıp kendimi küçültmeye Mecbur bırakılıyorum. | Open Subtitles | ومع ذلك، ها أنا هنا مضطر إلى التقليل من شأني لأتعارك معهم |
| Mecbur değilim. Kardeşinle ilgili hislerimi biliyorsun. | Open Subtitles | لست مضطر إلى ذلك، تعرفين كيف أشعر حيال أخيكِ. |
| Zaten Mecbur olmadıkça da dans etmem onlarla. | Open Subtitles | بالرغم من ذلك إننى لن أرقص مع إحداهن إلا إذا كنت مضطراً لذلك |
| İyi çocuktur. Mecbur olmadığı halde kardeşiyle işaret dilinde konuşuyor. | Open Subtitles | إنه طيب، يتعامل مع أخيه بلغة الإشارة رغم أنه ليس مضطراً |
| Tamam, zarları bana ver. Eve git. Oynamaya Mecbur değilsin. | Open Subtitles | فقط إعطني النرد و إذهبي إلى بيتك، أنت لست مضطرة للعب |
| Çok Mecbur kalmadıkça bunu yapmak istemezsin. | Open Subtitles | لم يكن يجب عليك أن تفعلى ذلك ,إلا إذا كنت مضطرة |
| Şuna Mecbur olmamak: "Puf! Ne lâzım?" | Open Subtitles | لست مجبر على الرحيل، ايها الأبله ماذا تحتاج؟ |
| - Mecbur kalmadıkça sezaryen yapmak istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد إجراء عملية قيصرية إلا إذا اضطررنا إلى هذا |
| Bu şekilde konuşmanızı dinlemeye Mecbur değilim... | Open Subtitles | أنا لست مجبراً على الاستماع لك وأنت تتحدث بهذه الطريقة، ذلك مهين |
| Daha önce de dediğim gibi, Mecbur değilsin ama eğer biraz gülümseyebilirsen... | Open Subtitles | نعم، نعم حسنا، كما قلت لكِ سابقا، لستِ مجبرة على شئ |
| Bu evdeki tüm bıçakları, ipleri ve hapları kaldıracağım Mecbur kalırsam da yirmi dört saat başında bekleyeceğim. | Open Subtitles | سوف أزيل كلّ سكّين ، حبل وحبّة من هذا المنزل وإن لزم الأمر ، فسوف أكون بجانبك طوال الـ24 في اليوم |
| İmparator olmayı istemedim aslında, ama Mecbur kaldım. | Open Subtitles | لم أكن أرغب حقا لاصبح الامبراطور لكنني أضطررت |
| Kimse Mecbur olduğu için kıç yalamaz. | Open Subtitles | لا أحد اللعقات وهو الحمار لأنه يشعر ملزمة. |
| - Mesajını aldım. - Gelmeye Mecbur değilsin. | Open Subtitles | ذلك,لقد وصلنى بريدك الصوتى لاتشعر بانه ملزم |
| Bunu yaptıgına sevindim ama Mecbur degildin | Open Subtitles | حسناً, أنا سعيدة أنك عدت ولكن لم يجب عليك ذلك |
| Evet, tamam, Mecbur kalmadıkça üçünüzle de dövüşmek istemiyorum. | Open Subtitles | حسناً، حسناً ، أنا لا أريد العراك مع ثُلاثتكم إلا إن إضطررت لذلك |
| Başarmak için Mecbur hissetmeni anlıyorum. Ama acı veren gerçeği kabul etmen gereken bir an gelir. | Open Subtitles | أنا أعي الإلتزام الذي ترغب بإنجاحه ولكن سيأتي نقطة معينة، |