| Bol bol marul ve ekmek yerdim, çünkü fazlasını alamıyordum. | TED | أكلت الكثير من الخبز والخس لأنني لا أملك شيئًا آخر. |
| Bu doğru, öyle oldu. ekmek kesiyordum ve bıçak kaydı. | Open Subtitles | حسنا ، هذا حقيقى كنت أقطع الخبز حين اٍنزلق السكين |
| Bilmeyenler için bir toroid, bir donat veya anlayacağımız şekilde, simit şeklindedir. | TED | وحلقي، بالنسبة لأولئك الذين لا يعرفون، هو سطح كعكات، أو بالنسبة للبعض منا الخبز الحلقي. |
| Ve gelin kabul edelim, herkes kepekli ekmeğe geçmek istiyor. | TED | علينا ان نعي .. ان الجميع اليوم يتجه الى صناعة الخبز بحبات القمح الكاملة |
| Tatlım, bunlardan biraz al ve ekmekle beraber tabağa koy. | Open Subtitles | عزيزي، ضع بعضاً من هذه على الطبق مع بعض الخبز |
| Yale'e gittiği için kendini en iyi aktris sanıyor doğranmış ekmekten sonra. | Open Subtitles | فقط لأنها ذهبت إلى يايل تعتقد بأنها الممثلة العظيمة منذ الخبز المقطع |
| Şayet buna haddinden fazla verirsek, onların ekmeğini gasp etmiş oluruz. | Open Subtitles | وإذا أكرمنا بسخاء عمل هذا الشاب فإننا سنقتطع الخبز من أفواههم |
| Taze ekmek. kek. Meyve. | Open Subtitles | الخبز الطازج , الكعك , الفاكهة السجق , أفضل الأطباق |
| ekmek ziyafet olarak görüldüğü zaman, benim sigara içmeye hakkım olamaz. | Open Subtitles | ..عندما يصير رغيف الخبز مأدبة فليس من الصواب أن أبتاع التبغ |
| ekmek artık çöp kırıntıları, hayvan yemi ve talaştan yapılıyordu. | Open Subtitles | الخبز أصبح يُصنع من القمامه علف اللأبقار و نشارة الخشب |
| Deli misin sen? Biraz daha kızarmış ekmek ister misin? | Open Subtitles | هل أنت مجنون؟ أتريدين المزيد من الخبز الفرنسى يا عزيزتى؟ |
| simit getirsem iyi olacaktı aslında, değil mi? | Open Subtitles | اعتقد انه كان يجب علي ان احضر الخبز,صحيح؟ |
| Patladıkları zaman, içlerini ekmeğe çıkarırlar. | TED | ومن ثم يدفع بجزئياته التي تحطمت بفعل الحرارة الى مكونات الخبز |
| Sizi su ve ekmekle kutsasın bu musibeti göğsünden koparıp alsın. | Open Subtitles | عليهِ أن يُبارك الخبز والمياه وهو سيأخذ المرض بعيدًا عن وسطك. |
| Bu ekmekten yiyen sonsuza kadar yaşar. | Open Subtitles | كل شخص من يأكل هذا الخبز سيعيش إلى الأبد |
| ekmeğini son kez biriyle paylaştığında, İmparator Wilhelm'in 1. | Open Subtitles | وكانت آخر مرة اقتسم بها الخبز مع أي انسان عام 1916، |
| Tanrım, pazar günleri daha iyi limonlu kek satışı istersen kedilerin ölmesini durdur artık. | Open Subtitles | وإذا كنت تعتقد أنني سأصنع قطع الليمون لمبيعات الخبز توقف عن قتل القطط |
| Örneğin, Amerikalılar tostu ekmek kızartma makinesinde yapar. | TED | فعلى سبيل المثال، يحمِّص الأميركيون الخبز بآلة التحميص. |
| Akşam 8'de yemek yememiz gerekiyor, o yüzden çavdarı 7'e yetiştirmem gerek. | Open Subtitles | من المفترض اننا سنذهب للعشاء عند الثامن لذا ساضع الخبز عند السابعة |
| Firavun'a üç sepet ekmek götürüyorum ve ekmekler düşüyor. | Open Subtitles | انني آخذ ثلاث سلال من الخبز الي فرعون , و لكنها تقع |
| Sevimli bir pisi | Open Subtitles | شراب مع المربى و الخبز |
| Beklenen işi yerine getirdi, pişirme ve çikolata üzerinden insanları bir araya getirdi. | TED | قامت بالمهمة التي وضعت للقيام بها، والتي كانت جلب الناس معًا على خلفية الخبز والشيكولاتة. |
| Böylece çılgın gibi değil, sadece taze çörek seven iki insan gibi görünürüz. | Open Subtitles | لذا انها ليست بالحماقة لشخصين يحبا الخبز |
| Lütfen rafında neden kabartma tozu olduğunu açıkla. | Open Subtitles | أرجو أن تشرحي لي لماذا صودا الخبز في علاقتها |
| Anne madem ki taze ekmeğimiz var yumurtalı ekmek yapabilir miyiz? | Open Subtitles | أمّي، بما أننا حصلنا على الخبز الطازج فهل نستطيع الحصول على الخبز الفرنسي المحمّص ؟ |