Kendi annesini bile işe bırakamıyorsa, başlarım ben öyle çocuğa araba vermeye! | Open Subtitles | إن كان لا يستطيع توصيلك للعمل فسأكون سافلاً إن حصل على سيارة |
Kimse onun için endişelenmiyor diye şikayet edemez en azından. | Open Subtitles | حسناً، هو لا يستطيع الشكوى ولا يجد من يقلق عليه. |
Doktor hareket edemiyor o da etkilendiğinde hareket edemiyordu, demek ki... | Open Subtitles | الدكتور لا يستطيع التحرك و عندما كانت ممسوسة، لم تستطع التحرك |
Saygınlığını kaybetmesi gerek böylece benim aklanmama engel olamaz, doğru mu? | Open Subtitles | أنت تحتاجه أن يفقد مصداقيته هكذا لا يستطيع إيقاف تبرئتي، صحيح؟ |
seni duyamaz, salak. Neden gidip bir tane daha almıyorsun? | Open Subtitles | لا يستطيع سماعك أيها الأبله، لمَ لا تشتري واحدة أخرى؟ |
onu kafeslemeye çalışmıştım, ...ama bu ihtiyar kuş, kafeslere dayanamıyor. | Open Subtitles | حاولت حبسه مسبقا ولكن هذا الطير لا يستطيع تحمل الحبس |
o istediği her şeyi yapabilir, ama... asla sözünden dönmez. | Open Subtitles | يستطيع عمل أيّ شيء، لكنّه لا يستطيع التراجع عن كلمته |
Köşede bile olmaz. Griss bu gece bu serseriye tahammül edemez. | Open Subtitles | ولا حتى فى الزاوية جريس لا يستطيع ان يظل مذعورا الليلة |
Eğer bunu en yakın arkadaşım bile kabul edemiyorsa bir kadın nasıl eder? | Open Subtitles | إذا كان صديقي لا يستطيع أن يتقبل ذلك كيف سأتوقع بأنه تتقبله إمرأة؟ |
...sonuna kadar savaşacağını da biliyorlardı ve beni önündeki bir kese kağıdını bile vuramayan silahsız bir çocukla buraya gönderdiler. | Open Subtitles | ، ويعلمون أنه يحارب حتى آخر لحظة ، وأرسلونى هنا مع فتى غير مسلح . الذى لا يستطيع أن يقاتل |
Arkadaşım böyle güzel şeyleri çok sever, kendini kontrol edemez. | Open Subtitles | صديقى يحب الأشياء الجميله جداً لا يستطيع السيطره على نفسه |
Böylece hiç kimse bir ajanın gerçek kimliğini takip edemez. | Open Subtitles | بهذه الطريقة، لا يستطيع أي أحد، تعقّب هوية العميل الحقيقية |
Tek kitaplık bir hadise. Kabul edemiyor bunu! Haksız mıyım? | Open Subtitles | هو ظاهرة الكتاب الواحد,ولكنه لا يستطيع تقبل ذلك,هل انا محقة؟ |
Erkek, güzel bir piliç görür ve merakına engel olamaz, bilirsiniz. | Open Subtitles | رجل يرى فرخ جميل.. و لا يستطيع المساعده سوى أن يكون فضولياً.. |
Şimdi gideceğimiz yerde, baban seni bir daha hiç incitemeyecek. | Open Subtitles | سنأخذك الى مكان لا يستطيع فيه أبيك أن يؤذيك مجدداً. |
Sadece görünüşünden dolayı değil onu korumasına izin verdin ama o kendini koruyamadı. | Open Subtitles | لكنّك تركته يذهب لحمايته فقط هو لا يستطيع أن إحم نفسه. تعتقد ذلك؟ |
asla şan şöhret sahibi olamayacak çünkü çok sıkıcı bir işi var. | Open Subtitles | انه لا يستطيع فعل اى شئ للعالم لانه لديه عمل حقيقى ممل |
Ağzı avının etrafında gergin bir şekildeyken yılan normal bir şekilde nefes alamaz. | Open Subtitles | ومع تمدد وإتساع الفم بإحكام حول الفريسه لا يستطيع الثـعبان التنفس بطريقه طبيعيه |
"Hayatın basit zevklerini takdir bile edemeyen birine burayı nasıl veririm?" | Open Subtitles | كيف أعطي هذا المكان لرجل لا يستطيع تقدير أبسط ملذات الحياة |
Bu ilk aldatması da değil, bazıları hayatlarını kontrol altına alamıyor işte. | Open Subtitles | لن تكون خيانته الأولى لي كذلك لا يستطيع بعض الناس تسوية حياتهم |
Bize hiçbir şey vermeden, söylediklerimizin hiçbirine kulak asmadan, üzerimizde kendi yasalarını yürütebiliyorlar. | Open Subtitles | هو لا يستطيع أن يدفعنا لشيء ويمرر قوانينه دون الإصغاء لكلمة واحدة نصيغها |
Kültürel olarak, ailesine ekmek getirmesi bekleniyor, ama o bunu yapamıyor. | TED | حسب العرف، يتوقع منه أن يعيل أسرته، لكنه ببساطة لا يستطيع. |
Fakat halk tarafından makbule geçmeyen şey şu ki aslında, deneyler gitgide daha iyi oluyor ve bunun sonucunda, gitgide daha hızlı yapılıyor. | TED | و لكن هناك شيء لا يستطيع عامة الناس تقديره في الحقيقة ، ان التجارب في تحسن مستمر و عليه ، فقد اصبحت اسرع |
Lowell Bergman, geri çeviremeyeceği bir kaynağa daha hiç rastlamadı. | Open Subtitles | الرجل الناجح الذي لم يقابل مصدرا لا يستطيع أن يغيره |
Parayı villada onların bulması için bıraktığımız zaman, kimse bize bir şey yapamaz. | Open Subtitles | لا طالما نترك المال في القصر لكي يجدوه لا يستطيع أحد أن يلمسنا |