| bu da bedenimizi zayıflatır, ki bu da zamanla hastalık ve ölümle sonuçlanır. | TED | هذا يجعل أجسادنا تبدأ بالتدهور، مما يؤدي في نهاية المطاف إلى المرض والموت. |
| İlginçtir ki bu durum Amerikalıları değişime ve iyi riskler almaya kapalı yapmış. | TED | ومن المفارقة، هذا يجعل الأمريكيين أقل انفتاحاً على التغيير وأقل خوضاً للمخاطرة الجيدة. |
| Ve eğer annemden bu anlamda hoşlanıyorsa durum daha vahim demektir. | Open Subtitles | و لو كان معجب بها بهذا الشكل هذا يجعل الأمر أسوأ |
| bu işin, sorunu çözmek yerine... daha da büyüttüğünü düşünmeye başladım. | Open Subtitles | إنني شبه مقتنع بأن هذا يجعل حالتي تتفاقم بدلاً من تخفيفها |
| Radyasyondan daha çok korunacağız, daha çok atmosfer bizi ısıtacak, gezegeni ısıtacak. Böylece akarsuya sahip olacağız, bu da ekip biçmeyi mümkün kılacak. | TED | نحصل على حماية أحسن ضد الاشعاع، ضغط جوي أكثر سيجعلنا أدفأ، ويجعل الكوكب أدفأ، فيسيل لدينا الماء و هذا يجعل زراعة المحاصيل ممكنا. |
| Sanırım kötü adamların Lissa'yı öldürmeye çalışmamasına sevinmeliyim ama onun peşine düşme sebepleri durumu daha iğrenç bir hale getiriyor. | Open Subtitles | أظن أنه لابد لي ان أكون سعيدة لأن الأشرار لا يحاولون قتلها لكن هذا يجعل الأمور أكثر سوءاً |
| Ama yolcu koltuğunda oturan biri olduğunu daha inanılır hâle getiriyor. | Open Subtitles | ولكن هذا يجعل الأمر أكثر قبولا وهو ما يقودنا إلى طباعة. |
| Evet. O zaman bu bardağın burada işi ne, değil mi? | Open Subtitles | أجل أعتقد بأن هذا يجعل الكوب خارج مكانه أليس كذلك ؟ |
| bu sizi akıllı yapmaz, sadece daha az aptal yapar. | Open Subtitles | هذا لا يجع منكي ذكية, هذا يجعل منكى اقل غباء. |
| Tek istedikleri çirkin şeyler duymaksa... ve ben de kibar bir erkeğim... bu beni iyi mi yapar yoksa kötü mü? | Open Subtitles | حسناً انتظر اذا كان ما يريدون هو الاساءة وأنا الرجل اللطيف هنا هل هذا يجعل مني الرجل الجيد أو السيء هنا؟ |
| Üvey babam gerçek babamsa bu onu senin de gerçek baban yapar. | Open Subtitles | ,اذا كان زوج أمي هو والدي الحقيقي هذا يجعل والدك الحقيقي أيضا |
| Ama yatırımcılar için yapılacak gösteriden önce oyuncuları tutuklarsanız bu işimi oldukça zorlaştırır. | Open Subtitles | ولكن إذا كنتي تعتقلين الطاقم بالظبط قبل عرض للمستثمرين هذا يجعل عملي صعباً |
| Ama sizin güzel hikâyenizi lekelemeye çalışan olursa bu seni sevenleri çok kızdırır. | Open Subtitles | لكن لو حاول أي شخص مقاطعة حكايتك الجميلة هذا يجعل أتباعك شديدي الغضب |
| Enfeksiyonların bazıları gerçekte... ...antibiyotik direnç genleri taşırlar... ...ve bu onları daha da zorlaştırır. | TED | بعض هذه الالتهابات قد يحمل جينات مقاومة للمضادات حيوية و هذا يجعل الأمر حتى أكثر تعقيدا. |
| Şey, aslında, bu işleri daha da ilginç yapıyor. | Open Subtitles | ياه, حسناً, هذا يجعل القيام بهذه الأمور مشوقاً. |
| Böylece her şey beyaza bürünüyor değil mi? | Open Subtitles | حسنا أعتقد هذا يجعل كل شيء واضح أليس كذلك؟ |
| Böylece içten söylediğin günlerin bir anlamı oluyor. | Open Subtitles | و هذا يجعل الايام التي تحبني فيها تعني شيئاً ما |
| bu da bu teknolojiyi uygulamamızı imkansız bir hale getiriyor. | Open Subtitles | و هذا يجعل من التطور شيئاً مُستحيل |
| Peki bu, Condorcet yöntemini genel olarak ideal oylama sistemi haline getiriyor mu? | TED | فهل هذا يجعل طريقة كندُرست نظام التصويت الأفضل عموماً؟ |